MUTSUZ SON
Cem bakışlarını Sibel’den alamıyordu. Ara ara çaktırmadan bakıyor
ancak bu ona yeterli gelmiyor ve yeniden bakmak istiyordu. Aynı durum Sibel
için de geçerliydi. Aslında Sibel, bakışmaktan daha çok konuşmak istiyordu.
Yani içinde sürekli, bir şekilde konu ortak bir noktaya gelsin de biraz daha
konuşalım isteği yatıyordu. Bir yandan çaylar, kahveler içiliyor, bir yandan da
sohbet koyulaşıyordu.
İşin gerçeği, bu buluşma onlar için planlanmıştı. Ortak arkadaşları onları birbirine yakıştırmış ve tanışmalarını istemişti. İki taraf da bunun farkındaydı ve buna pek itirazları yoktu. Bundan dolayı, ikisi de bunun bilincinde hareket ediyor ve karşılıklı birbirlerini tartıyorlardı. Bu iş olacak gibi gözüküyordu. İkisi de birbirini beğenmişti. Hatta bu beğeni, sadece somut veya fiziksel olarak karşı tarafı beğenmekten ibaret değildi. Cem de Sibel de belli ölçüde bu olgunluğa ermiş kişilerdi. Cem’in beğendiği özellikler Sibel’de mevcuttu. Sibel’in de beklentilerini Cem karşılıyordu. Nihayetinde bir süre sonra ilişkileri başladı. Her ilişkinin başında olduğu gibi, onların da hevesleri yüksekti. Yani beraber yaptıkları aktivitelerden yüksek miktarda haz alıyorlardı.
Çekicilikler ve İticilikler
Cem’in karşı cinste çekici bulduğu ve önem verdiği özelliklerden biri gülümseme ve neşeydi.
Sibel’de de bunlar vardı. Onun genel olarak neşesi, gülümsemesi ya da bir şey anlatırken gözlerinin büyümesi, Cem’in çok hoşuna gidiyordu. Mutlu olması ve mutlu olmak için çaba sarfetmesi çekiciydi. Aslında bu özellikler sadece Cem’e has ve onun hoşuna giden şeyler değildi. Bunlar, genel olarak insanlar için çekici olan şeylerdi.
Her insan için gülümseme veya neşeli olmak iyi olan şeylerdir. Gülmek herkese yakışır.
Öte yandan, Cem’in yoğunluğu ve diriliği de Sibel’e çekici
geliyordu. Hayatının genelinde dolu bir insan olması, işi haricinde ona katkı
sağlayacak başka aktivitelerde bulunması gibi… Hatta tüm bu yoğunluğunun içinde
ona zaman ayırmaya çalışıyor olması, Sibel’in daha da hoşuna gidiyor ve bunu kendisi
için yeterli buluyordu.
Cem gerçekten de canlı bir insandı. İnsanlarla konuşurken enerjisini
korur, yorgunken de canlı olmak için çaba sarf ederdi. Örneğin, hastayken dahi
Cem’i bitkin ve güçsüz görmek mümkün değildi. Dinlenmek istiyorsa veya takati yoksa
odasına çekilir ve dinlenirdi. Açıkçası tüm gün onun yaptıklarını bir başkası
yapmış olsa, o kişi adeta ruh gibi gezerdi.
İlişkileri gayet iyi gidiyordu çünkü ikisinin de hayatında
doğrularının sayısı yanlışlarının oldukça üstündeydi. Çekicilikleri birbirlerinin
boşluklarını tamamlıyor ve işlerin rutin şekilde gitmesini sağlıyordu. İyi
giden bu ilişkinin neticesinde evlendiler.
Evlilikleri de gayet güzel giderken, zamanla hayatlarında bazı değişiklikler oldu. Onlar bu değişiklerin dış dünyadan kaynaklı olduğunu düşünüyordu. Hâlbuki bunlar dış dünyadan kaynaklı olmayan, kendi iç dinamikleriyle ilgili olan şeylerdi. Aslında içten içe, bu tarz durumların evlilikte olabileceğini düşünüyorlardı ki bu durum çok tabiiydi.
Sonuçta hayatta her şey belli bir çizgide gidemezdi. Bazen sorunlar artar, bazen artılar çoğalırdı.
Ancak artık bu sıkıntılar uzun süreli hale dönmeye başlamıştı.
Yıllardır çözülemeyen problemler şeklinde devam etti.
Artık birbirlerine o kadar çekici gelmiyorlardı çünkü
çekiciliklerini yitirmelerine neden olan sebepler vardı. Yoğunluk, gülümseme, mutluluk, canlılık Cem ve
Sibel’den adeta uzaklaşmıştı. Çekici gelmek bir yana, yan yanayken birbirlerine
sadece katlanır seviyeye gelmişlerdi. Kavgalar ve tartışmalar rutin hale
gelmişti.
Hayatta durağanlık yoktur
Birbirlerine çekici gelen haller kaybolmaya başlayınca, bunun
yerini daha itici davranışlar almaya başlıyordu. Devamında ise birbirlerinden
beklentiye giriyor, her şeyden şikâyet ediyor ve birbirlerine karşı sürekli
talepkâr davranıyorlardı. Bir sorumlulukta elini taşın altına
koymak artık onlara zor gelmeye başlamıştı. Şu bir gerçek ki işler bir anda bu
seviyeye gelmemişti. Her azın bir süre sonra çoğalması gibi, bu durumlar da
yavaş yavaş başlamış ve bir süre sonra hızlanmıştı.
Bu gidişatı toparlayamadılar ve sonucunda evlilikleri boşanmayla sonuçlandı. Onlar için her şey yolunda giderken, hayatlarında yapmış oldukları değişiklikler artık işlerin rengini değiştirmişti.
Çekicilikler yerini iticiliklere,
Mutluluk yerini mutsuzluğa bırakmıştı.
Elbette başlangıçta bunu onlar da istemezdi. Kimse boşanmak için evlenmezdi sonuçta. Ama işler bir şekilde bu noktaya gelmişti.
- Peki hayatlarında ne değişmişti?
- Neyi doğru yaparken yanlış yapmaya başlamışlardı?
- Hayatlarında neyin miktarı artmış, neyin miktarı azalmıştı?
- Neden bunları algılayamadılar?
- Algıladılarsa neden hamle yapamadılar?
- İlişkilerin gerçeği neydi?
- Birileri onlara anlatmayı denemiş miydi ya da dinlemek istemişler miydi?
- Peki ne zaman dinlemek istemişlerdi?
Sonra çünkü şimdi işleri vardı. Hiç bitmeyecekmiş gibi olan ve hep biten işler...
Elinize yüreğinize sağlık. Çok irdeleyerek okunması gereken bir yazı. Çok kıymetli mesajlar içeriyor. Anlayarak okumak ve hayata uyarlamak ümidiyle...
YanıtlaSilÇok iyi 🫶🏼
YanıtlaSil👏🏻👏🏻Çok iyi bir yazı kaleminize sağlık🙂
YanıtlaSilKaleminize, yüreğinize sağlık.. dinleyenlerden olabilmek dileğiyle..
YanıtlaSilNasıl bu hale geldik diyenlerin sorusuna cevap olmuş güzel bir yazı
YanıtlaSilMutsuz sonlu ilişkilerden ders çıkarıp mutlu sonlu ilişkiler kurmak... Yaşayan bilir, iyi niyetli keşkeler yaşamamak için, harika bir yazı.👏
YanıtlaSilEvet beni sevsin diye yaptığımız şeylerin aslında uzaklastirdigini kabul etmek zor!
YanıtlaSilYaşananlardaki gerçeği görebilenler den olmak dileğiyle..
YanıtlaSilElleriniz Sağlık.
Çabaların ziyan olmaması için eğitim şart
YanıtlaSilİlişkilerin sürdürülebilirliği açısından bir çok ders çıkacak bir yazı. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilEllerinize sağlı. İnsan karşısına çıkan problemleri anlayamazsa veya doğru seçenekler oluşturamazsa küçük gibi, önemsiz gibi görünen problem büyür ve ilişkileri bozar. Hiç bir şey sonsuza kadar aynı gitme. Hayatta inişler çıkışlar olacaktır elbet çünkü durağanlık yoktur ama bu dönüşümlerde neye göre karar veriyoruz, anlık haz için mi yoksa toplamda faydası için mi?
YanıtlaSilEmeğinize sağlık 💐
YanıtlaSilO kadar ders çıkarılıcak şeylere değinilmiş ki. Emeğinize sağlık güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilİlişkilerdeki süreçler çok güzel anlatılmış...
YanıtlaSilFarkındalık uyandıran çok güzel bir yazı. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilHayatın içerisinden, günümüzde insanların çok sıkıntı yaşadığı noktalara değinilmiş. Emeğinize sağlık...
YanıtlaSilElinize sağlık, güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilhayatimizi kiymetli kilan yasadigimiz problemler ve onlari ardimizda koyarken aldigimiz haz
YanıtlaSilHayatta her şey belli bir çizgide gitmiyor bunun farkına varabilmek ona göre beklenti oluşturmak gerekiyor
YanıtlaSilDeneyim transferi sadece olumludan yapılacak birşey değil ki insan olumsuz durumlar yaşayanlardan da deneyim transferi yapabilir
YanıtlaSilZaman ilişki ve süreçleri hakkında güzel bir yazı emeğinize sağlık.
YanıtlaSilİnsan ihtiyaç gideren olduğu takdirde ilişkiler kalıcı olur. Bizde olan albeniler diğerlerini bize çeker. Eğer bunları kaybedersek ilişkilerde bozulmaya başlar. Kimse kazıklanmak istemez. İhtiyacını alamadığı yerde kalmak istemez.
YanıtlaSilBizde albeni oluşturan şeyler neler? Ve bu yönlerim ne kadar sürekliliğe sahip? Düşünülmesi gereken güzel sorular bırakıyor insana kaleminize sağlık
YanıtlaSilElinize emeğinize sağlık, İlişikde gerçek ihtiyaç neydi...
YanıtlaSilGünüzmüzdeki ünsanın ahvalini anlatan bir yazı. Çok güzel
YanıtlaSil