Selma elini kocasının yastığına attığında yastığın boş olduğunu fark etti. İrkilerek uyandı. Hemen diğer odaları kontrol etti. Kocası yoktu. Acaba eve hiç gelmemiş miydi? Yoksa bir daha hiç gelmeyecek miydi?
Karşıdaki insan neden göremez onun için yaptıklarını?
- “Ne var ya ne diye arıyorsun hâlâ?” dedi.
- “Neredesin?!” diye sordu sinirlenmiş bir halde Selma. Ama aynı zamanda içerisinde bir kaygı da vardı. O kadınla mıydı acaba?
- “Seni ilgilendirmez.”
- “Gel, bu konuyu tekrardan konuşalım.” dedi Selma.
- “Konuşacak bir şey yok... Avukatlarımızı tutalım ve bu evliliği bitirelim” dedi Faruk. Sesinde duygu ifadesi yok gibiydi.
- “O kadın yüzünden değil mi?”
- “Seni artık istemiyorum, sevmiyorum da” dedi Faruk.
Selma duyduklarından dolayı ağlamaya başladı ve “Nasıl bunu söyleyebilirsin? Ben sana destek olmak için üç çocuktan sonra tekrar çalışmaya başlamadım mı? Sabahın altısında kahvaltını hazırlayıp, erkenden işe gitmek için yola çıkmadım mı? Öğlenleri eve gelip yemeğini hazırlamadım mı? Sırf paramız cebimizde kalsın diye işe yürüyerek…” sözünü bitirmeden Faruk araya girdi.
- “Uf, yine aynı şeyler… Yaptıysan yaptın. Hadi kapatıyorum” dedi ve telefonu kapattı.
"Her şeyimi verdim, yetmez mi?.."
Selma şaşakaldı. Ne yapacağını bilmiyordu. “Onun için her şeyimi verdim ya!” dedi. “Nasıl bunları yapmaya layık gördü beni? O parasız kalmasın diye kuaföre bile gitmedim. Makyaj takımımı en ucuzundan seçtim. Çocuklarımıza ben harçlık verdim, ona kıyamadım.
İşsiz kaldı. Ben ona maddi, manevi destek oldum. Tam işleri yoluna girmişti, parasını da kazanmaya başlamıştı. Zor günlerimiz geride kalmıştı. Bu muydu bana vereceği karşılık?”
Faruksuz bir hayat nasıl olabilirdi ki? Düşüncesi bile yeterince kaygılandırıyordu. Faruk olmadan da evi geçindirebilirdi, çocuklarına bakabilirdi. Ama Faruk olmadan mutlu olabilir miydi? Faruk onun her şeyi olmuştu. Baktığı her yerde onu görüyordu.
Selma birkaç hafta boyunca Faruk’u defalarca aradı. Telefon açılmadı. Farklı numaralardan da aradı ama Faruk’a ulaşamıyordu. Kaygısı günden güne artıyordu. Çalışma arkadaşlarından samimi olduğu dostu, Selma’ya yaklaştı.
- “Selmacığım, günlerdir kendinde değil gibisin. Anlatmıyorsun da hiçbir şey. Bak, bugün bir etkinliğe gidiyorum, sen de geliyorsun.” dedi.
- “Teşekkür ederim Fatma ama yorgunum eve gidip yatacağım” dedi. Fatma bunu kabul etmedi ve iş çıkışı zorla Selma’yı bahsettiği yere götürdü. Etkinliği yapan eğitmen birçok konudan bahsediyordu ama Selma hiç oralı değildi. Nasıl olsundu ki? Aklı 25 senesini verdiği Faruk’taydı. Neredeydi acaba? Ne yapıyordu? Geri dönecek miydi? “Döner herhalde, niye dönmesin ki?” diye geçiriyordu aklından.
O sırada eğitmenin “İnsan, bir insana gereğinden fazla değer verdikçe, emek verdikçe, onsuz yapamamaya, onsuz bir hayat düşünememeye başlar” demesi kulağına ilişti. Başından vurulmuşa döndü. Sanki Faruk’la yaşadığı hayatı tek cümlede özetlemişti. “Eğitmen benim hayatımı nereden biliyor?” diye aklından geçirdi. Aslında sadece Selma ve Faruk’a has bir şey değildi bu. Hayattaki tüm ilişkilerde böyleydi. Faruk’a ne kadar kendisinden verirse, Faruk’un onu o kadar seveceğini düşünüyordu. Ama böyle yaptıkça gerçekten de onsuz bir hayat düşünemez hale gelmişti. Peki doğru ilişki bu muydu?
"Düzeltecek kişi kim?"
25 yıl gözünün önünden geçmeye başladı Selma’nın. Gerçekten de Faruk’a haddinden fazla emek verdikçe onsuz yapamamaya, mutlu olamamaya başlamıştı. “Madem her şeyi ben bu raddeye getirdim, o zaman düzeltecek kişi de benim” dedi. Onu daha fazla geri getirmek için çaba sarf etmeyecekti. Çünkü böyle yaptıkça ona hâlâ emek vermiş oluyordu. Çözümün bu olmadığına ikna olmuştu. 25 sene gibi uzun bir yoldan öğrenmiş olsa da artık biliyordu. Bir insana haddinden fazla emek vermenin, kişiyi o kişiye karşı gereksiz bağladığını anlamıştı. O zaman artık ne yapması gerektiğinin farkındaydı…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?
Emek verdiğin insanın senden uzaklaşması çok kötü bir şey ve burada sebepleri gayet net gösterilmiş. Her şeyin bir denge noktası var demek ki!
YanıtlaSilİnsanın düşkünleşmesi, bedel ödemesi çok güzel ifade edilmiş. Elinize sağlık.
YanıtlaSilmerhabalar, günümüzde iki illişkiden birinin düştüğü durum çok güzel anlatmışsınız kaleminize sağlık
YanıtlaSilGerçekten de insan birisine ne kadar emek harcarsa ona o kadar değer veriyor
YanıtlaSilEmeğinize yüreğinize sağlık, güzel paylaşım olmuş 😊
YanıtlaSilo kadar fedakarlık yaptım bunu mu hak ettim diye düşünür. yetmez acaba nerede yanlış yaptım diyeceğine daha fazla ne yapabilirim ki gönlünü alayım diye düşünür dahada batırır işleri. Ama fark etmez ki, yaptığının fedakarlık değil taviz olduğunu. Gücünden dolayı değil acizliğinden yaptığını...
YanıtlaSilTeşekkürler verilen farkındalık lar için.
İnsan, bir insana gereğinden fazla değer verdikçe, emek verdikçe, onsuz yapamamaya, onsuz bir hayat düşünememeye başlar.
YanıtlaSilNe kadarda doğru dimi.
Ve en çokta darbeyi oradan yer .
Vazgeçilebilir boyutta kalıp, ihtiyaç gideren olmaya çalıyor olmak çok güzel anlatılmış
YanıtlaSilİyilik yapıyorum, kıyamıyorum derken en büyük kötülüğü kendine yapıyor insan. Çok güzel bir yazı emeğinize sağlık.
YanıtlaSilÇok güzel bir tespit, "haddinden fazla emek verdikçe onsuz yapamamaya, mutlu olamamaya başlamıştı". Emeğinize sağlık
YanıtlaSilO yüzden karşılıklı ödenen bedellerde denge olmalı. Bir kişinin diğerini sevmemesi diye birşey yoktur. Sadece yeteri kadar bedel ödememiştir.
YanıtlaSilİlişkilerde dengeyi ve olması gerekeni ne güzel anlatmışsınız. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilErkeğin ve kadınların ödemesi gereken bedeller var. Bunların dengesi bozulunca ilişkilerde bozulmalar başlıyor.
YanıtlaSilinsan aslinda kendi zalimini kendi tanrisini yaratiyor farkinda degil,
YanıtlaSil“İnsan, bir insana gereğinden fazla değer verdikçe, emek verdikçe, onsuz yapamamaya, onsuz bir hayat düşünememeye başlar” Bir cümle ne kadar da hayatımızın orta yerine düşebilir işte kanıtı
YanıtlaSilİnsan hep düzelmesi geren kişiyi karşısındaki kişi sanıyor gerçeği kabullenemiyor kabullendiği an düzelmeye bir adım daha yaklaşıyor
YanıtlaSilİnsan sınırının ötesinde bedelleri ödeyince daha çok sevilebileceğine inanıyor. Aksine onun yapması gerekenleri yapınca nankörleştiriyor. Ne acı bir öğrenim 25 yıl. Deneyim transferinin bir kere daha önemi gözler önünde..
YanıtlaSilbu hayatta fedakarlığın ve verilen emeğin sadece sevgiyle karşılanmayacağını öğretiyor. Gerçek sevgi, dengeli bir ilişkide karşılıklı özveri ve anlayışla var olabilir ancak.
YanıtlaSilİnsan bir insana gereğinden fazla emek verdiğinde ona düşkün olmak zorunda kalıyor, elinize sağlık
YanıtlaSilDengesiz olunan herşeyde zarar görürüz.
YanıtlaSilGerçekten de insan bazen çözümü çok uzaklarda arıyor bulamadığı için. Halbuki çözüm hemen yanı başında "zıttında"...
YanıtlaSil