KAHRAMAN YUNUSLAR

 


Ercan, Karadeniz sahilinde, küçük bir kasabada balıkçılıkla hayatlarını kazanan bir ailede dünyaya gözünü açmıştı. Özellikle dedesi, babası ve amcaları uzun süredir bu mesleği yapıyorlardı. Zaman içerisinde amcaları bu işin zorluğundan ve geçim sıkıntısından dolayı İstanbul’a göç ettikleri için babası ve dedesi ilk başta hayli zorlandılar. Tek bildikleri geçim kaynağı balıkçılığı yapmaya devam ediyorlardı. Kışın Karadeniz’in hırçın dalgalarında, soğuk deniz suyu içerisinde, elleri çatlatan rüzgâr içlerine işlerken dahi saatlerce, ağlardan balık ayıklamak zorundaydılar. Bu sebepten dolayı bu mesleği yapmaya hevesli ve devamlı çalışacak insan bulmak da zor oluyordu.

Bir süre sonra Ercan uzun süredir hayalini kurduğu ahşap balıkçı tekneleri ile denize gitmek için, babası Dursun kaptandan ilk defa izin almıştı ve çok heyecanlıydı. O kadar babası ve dedesiyle denize çıkmak istiyordu ki o gece heyecandan uyuyamamıştı. İlk görev, sabah hava ışımadan denize açılacaklardı ve belki akşam geç vakte kadar geri dönmek yoktu. İçindeki bu heves, tüm zorluklara rağmen yıllar içerisinde onu bu işi yapmada çok marifetli hale getirecekti.


Ercan ilk deneyimini yaşamıştı ve bunu meslek edinmek istiyordu. Her gidişinde babasının ve dedesinin sahip olduğu deneyimlerden yararlanarak çok şey öğreniyordu. Önce ağ örmeyi sonra ağ, kurşun ve mantarları nasıl teknede sıralaması gerektiğini yavaş yavaş öğrendi. Zaman geçtikçe balıkların atlama hareketlerinden hangi cins balık olduğunu ve nasıl yaklaşırlarsa daha çok balık yakalanacağı gibi birçok yöntemi defalarca deneyimleyerek öğrendi.

Fakat önemli bir problemi vardı ki aceleci ve düşünmeden davranabiliyordu. Bir keresinde ağı denize dökerken acele davrandığı için ayağı halatlara dolanmıştı. Baş aşağı kalkıp denizin dibine inmeden son ani bir refleks ile ayağını zor kurtarabilmişti. İşin garip yanı benzer hadiseler hayatının diğer anlarında da yaşanıyordu. Köy yerinde kışlık odunları kesmek için hevesle satın aldığı testere motorunu kullanmaya başladığı ilk  yılda dikkatsiz ve acele kestiği için 3 defa kendi ayağını kesmişti. Her işinde ara sıra küçük büyük kazalar yaşar olmuştu. O'nun bu davranışları, kaptanda da bazı güvensizlikler meydana getirmişti. Bu yüzden de daha tedbirli olmaya gayret ediyordu. 

Epeyce açıldıkları bir günde Dursun kaptan, ufukta bulutların kümelenmeye başladığını, rüzgârın arttığını ve uzun süredir denizde çalışmanın hediye ettiği romatizmalı dizlerinin ağrısının şiddetinden dolayı havanın patlayacağının işaretlerini görüp tayfalarına ağı toplamadan hızla kesip denize bırakmalarını istedi. Daha vakitleri olduğunu düşünen Ercan bu emri yavaştan alıyordu. Bulutların çok uzakta olduğunu ve daha sürelerinin olduğunu düşünüyordu. Ağdaki balıkları mümkün olduğunca ağdan çıkartıp güverteye atıyordu. Kaptan olanları görünce ağı büyük bir gürültü ile kesip denize gönderdi ancak yarım saatlik gecikme, yaşlı teknelerinin de çok hızlı gidememesinden dolayı fırtınadan kaçmak için yeterli olmadı. O gün yakalandıkları fırtınada yaşlı ama bakımlı ahşap tekneleri denize batıp çıkarken limanın yolunu dahi göremiyorlardı. 


        Ercan heyecan dolu bir sesle “Kaptan görüyor musun teknenin iki yanında da Yunus balıkları yüzüyor!” diye haykırdı. O iki yunus balığı zaman zaman teknenin önüne zaman zaman da yanına geçerek sanki gitmeleri gereken yolu gösteriyordu. Balıkların bu hamleleri fırtınanın içerisinde az da olsa dalgaları keserek teknenin az daha hızlı gitmesini sağlıyordu. Bu yol arkadaşlığı limana varana kadar sürdü ve ne zaman limanın girişindeki fenerden içeri doğru girdiler, yunuslar havaya sıçrayarak vedalaşıp hızla ayrıldılar. 

        Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: Hayatta her şey olmadan önce işaret verir ve olduktan sonra ise iz bırakır. 

        Biz anlasak da anlamasak da hayatta ne meydana gelecekse öncesinde işaretini veriyor. Bizler daha anne karnında bebekken dünyaya gelmeden annemizin karnını şişirme işaretimizi etrafa vermeden hayata dahi başlamıyoruz.  Eğer verilen işaretleri okuma marifetimiz varsa başımıza olaylar gelmeden önce onunla ilgili tedbirler alabiliyoruz. Okuyamadığımızda ise bir müddet sonra küçük ya da büyük zararlar görmek kaçınılmaz oluyor. 

    O gün işaretleri anlamamış olsaydı Dursun kaptan belki de telafi edemeyeceği bir zarara uğrayacaktı ve kaptanın teknesi dalgalar arasında kaybolacaktı. Neyse ki mesleğinin ona kazandırdığı iz ve işaret okuma marifeti onu büyük bir beladan kurtardı. 

O yüzden bizler de ticaret hayatımızda, ilişkilerimizde, kişisel dönüm noktalarımızda büyük sorunlar ve olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalmak istemiyorsak öncesinden işaretleri görüp ona göre tedbirimizi almalıyız. Aksi halde olumsuz vaka, tedbirsizliğin çağrısını duymak ister...







Yorumlar

  1. Her insanın hayatını kurtarabilecek kahraman yunuslar olmayabilir. o zaman her olayın öncesinde işaretini okuyabilmek büyük marifet.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Marifet yunus olmak mı ? Yunusu görebilecek göz olmak mı ?

      Sil
  2. Hayatın ona verdiği işaretleri nasıl okuyabilir hale gelir insan?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekleri anlamaya çalışarak, olayları kalibre ederek ve dününden deneyim transferi yaparak beceri kazanabilir.

      Sil
  3. Hiç anlayamıyorsak işaretleri o zaman zifiri karanlık yolda ilerliyor gibi oluyoruz. Ne kadar çok doğru şeyler öğrendikçe ve uyguladıkça o kadar iyi yolumuzu aydınlatabiliyoruz. Yolu düzgün gören ise önüne çıkan virajlarda ve kasislerde savrulmadan ilerleyebiliyor.

    YanıtlaSil
  4. Deneyim li olmak Dursun kaptanın hayatını ve arkadaşlarını hayatının kurtarmasını sağlamış insanı genç kede işaretlileri okuyanda

    YanıtlaSil
  5. Muhammed Yalçın21 Kasım 2024 10:00

    Mallesef hayatı yaşamaya çalışırken o işaretleri kaçırıyoruz.

    YanıtlaSil
  6. İnsanın mayasında acelecilik var ve bunu deneyimle çözmek en makul yol görünüyor..

    YanıtlaSil
  7. İşaretleri okumak büyük konfor sağlıyor. Hayat aslında sonraki bölümde ne olacağını çok net gösteriyor.

    YanıtlaSil
  8. İnsana verilen ilk işaret onun doğumu.
    İnsan bilir ama mesajı almaz.

    YanıtlaSil
  9. Her insan kendi oluşturduğu sebeplerin sonuçlarını yaşar. Oluşturduğu sebepler yanlış olsada kendisine son bir şans verilir yaşayacağı sonuçları yaşamadan önce çıkış hakkı oda işaretler. Ne zamanki insan isteklerinden sıyrılır ve o işaretleri okuamaya başlar bu sefer oluşturduğu sebepleride değiştirmeye başlar. İşaret okuyabilmek için insanın isteklerini kontrol etmeyi öğrenmesi gerekir.

    YanıtlaSil
  10. Hayatta her yerde işaretler var. Mesele onları okumasını bilmek. Peki işaretleri okumasını nasıl öğrenebiliriz?

    YanıtlaSil
  11. Keşke ilişkilerimizde de başımıza gelen işaretleri görebilsek. İş işten geçince anlıyoruz

    YanıtlaSil
  12. İnsanoğlu işaret okuyabildiği zaman büyük olumusuzluklara yol açabilecek şeylerden dönebiliyor ama işaret okuyamazsa ki her şey işaret verir öncesinden o zaman işte büyük sıkıntılar olabiliyor
    Bunu bildiğimizde bugün 1 saat bilgisayar oynamakla doymayan çocuğumun böyle devam ederse zamanla 4-5 saat oynamasına rağmen doymaz hale gelebileceğini anlayabiliyorum

    YanıtlaSil
  13. İşaretler hayatın her alanında peki ya bizim algımız ? İnsan algınısını nasıl yönetebilir ? İsteklerine ragmen nasıl bununl başaçıkabilir? Basit olan yapmaua başlayarak.

    YanıtlaSil
  14. Insan nasil isaretleri okuyabilir?

    YanıtlaSil
  15. Ercan' a da bir Allah' ın kulu sorsun ama teknedeki hangi iyi insanın yaptıkları yüzünden bu yunuslar o gün onlara eşlik etti? :) Aslında o yunuslar, geçmişteki iyi bedellerin izi, yakında limana varmanın işareti idi.

    YanıtlaSil
  16. Deneyimli olduğumuz konularda işaretleri daha çabuk fark edebiliyoruz ama ilişkilerde yada daha az deneyimli olduğumuz konularda bunu fark etmek çok zor...
    Bunu nasıl kolaylaştırız ?

    YanıtlaSil
  17. Deneyimi doğru kişilerden sabır ile çıkartmak gerekli sanırım, aceleci olmadan ve istikrarla öğrenmek daha iyi görünüyor, ne dersiniz?

    YanıtlaSil
  18. Hani sofrada sohbet ederken annenin konuşmasından, babanın yine onu kızdırdığını belli bir yaşa gelince anlarsın ya... Aynı onun gibi işte. Bir balıkçının havayı, bir annenin evladını, bir sporcunun kendi vücudunu anlama marifeti var. Dolayısıyla işareti okuyabilen: fırtınayı da görür, sormadan çocuğunun sınav notunu da anlar, sakatlanmadan durmasını da bilir...

    YanıtlaSil
  19. yola deneyimli insanlarla çıkınca her zaman işlerin kolay hale geliyor, darbe yemiyorsun..

    YanıtlaSil
  20. İşaretlere bakıp görmek önemli gerçekten...

    YanıtlaSil
  21. Kaptan çocuğun işaretlerini pek okuyamamış gibi ne dersiniz

    YanıtlaSil
  22. Hayatta iz ve işaretleri okuyabilmek dahi bir hakediş işi. Senin hakedişin yoksa başına gelecek olana engel olabilmen mümkün değil.

    YanıtlaSil
  23. balıkçılık gerçekten sabır işi, bana göre bir iş değil :))

    YanıtlaSil
  24. Bu tür hikayeler, hepimize hayatın karmaşık doğasında dikkatli olmamız gerektiğini ve her anın değerini bilmemiz gerektiğini hatırlatıyor.

    YanıtlaSil
  25. Ustanın deneyimini hafife almamayı öğreten güzel bir yazı

    YanıtlaSil
  26. Hüseyin Bölükbaşı28 Aralık 2024 18:13

    "Olumsuz vaka tedbirsizliğin çağrısını duymak ister."
    Tuttum bunu :)

    YanıtlaSil
  27. Bu işaretleri nasil anliyabiliriz ki? Herkes icin ayni mi ? Ne zaman geliyor isaretler? Peki cözüm var mi? Ama simdi isareti kabul etmekde var dimi bu nasil oluyor?

    YanıtlaSil
  28. Son anda durumları kurtarma yeteneği, pervasız olmamanın ve her seferinde risklerden kaçınma konusunda kendine güvenmemenin bir işaretidir. Deneyimli bir kişi bile, doğal ihtiyata uymazsa, başını belaya sokabilir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar