NE OLACAK BU İŞİN SONU?



Necati Bey, ofisindeki kahverengi deri koltuğa oturmuş, gözleri ofisin ortasında duran otantik desenli halıya kilitlenmiş, derin derin düşünüyordu. Önünde duran maun ahşap masanın üzerinde, kırk beş dakikadır bir yudum bile almadığı buz gibi çayı ve yanında o ay şirketin zarar ettiğini gösteren muhasebe evrakları vardı.


            Necati Bey, yılların iş adamıydı; ömrünü tekstil sektörüne vermişti. Hani derler ya, “Bu işin duayeni,” diye, işte Necati Bey de tekstil sektörünün duayenlerinden sayılırdı. Yıllarını bu işe vermiş bir iş adamı olarak kendi kendine, “Ömrümde böyle durgun bir piyasa görmedim ben. Hiç telefon çalmıyor, üretim hayatımda ilk defa böyle düşük kapasitede çalışıyoruz. Ne olacak bu işlerin sonu?” diye söylendi.


Şirketin durumu hiç iyi görünmüyordu. Bankalara olan kredi borçları birikmişti. Aynı zamanda müşterilerden gelen tahsilatlar da çok yavaşlamıştı. Şirketin bankalara ve diğer tedarikçilere olan borçlarını ödemek bu durumda pek mümkün görünmüyordu. İki-üç ay daha bu durgunluk devam ederse, şirketi kapatmayı bile düşünüyordu Necati Bey.


            O günü çok keyifsiz geçirdi. Yüzünden düşen bin parça… Hani, “Ne bu hâlin?” derler ya, işte o deyim o gün Necatibey için söylenmiş gibiydi.


Birkaç gün sonra, şirketin telefonundan bir müşteri aradı. Sekreter hanım hemen Necati Bey’in hattına yönlendirdi aramayı. İşlerin durgun olduğu bir dönemde çok yüksek miktarda alım yapmak isteyen bir müşteri!


            Üstelik Necati Bey’in söylediği fiyatlara hiç itiraz etmeyen, pazarlık yapmayan bir müşteri aramıştı. Fiyat verirken Necati Bey aslında bir miktar yüksek söylemişti, çünkü bu müşterinin sıkı pazarlık yapabileceğini düşünmüştü. Ancak müşteri çok olgun bir şekilde karşılamış, ürünlerden numuneler görmek istemişti. Necati Bey’in daha önce çalıştığı, pazarlık yapan, sürekli uzun vadeli çek veren, az miktarda alım yapan müşterilere hiç benzemiyordu. Ön ödeme yapmayı kabul eden, büyük alım yapacak bu naif müşteri piyasadaki diğer müşterilerden çok farklıydı.


Bu ticaretten kazanacağı para ile şirketin sıkıntılarını büyük ölçüde çözebileceğini düşünen Necati Bey çok heyecanlanmıştı. “Bu büyük müşteriyi elimizden kaçırmamalıyız,” diye düşündü. Numuneler gönderildi, fiyatlar verildi, sipariş listeleri onaylandı. Müşteri sipariş tutarının %20’sini bankaya havale etmişti bile. Necati Bey mutluluktan havalara uçuyordu. Hızlıca siparişlerin hazırlanması talimatını verdi. Bir yandan da, “Piyasada böyle insanlar da varmış demek ki,” diye düşünüyordu.


            Kaç yıllık ticaret hayatında hep zorlayan, pazarlık yapan, az kâr bırakan müşterilerle çalışmıştı. Bu müşteri ise tam bir istisnaydı. Siparişler hazırlanmış, çuvallanmış, kalan ödemenin yapılması bekleniyordu. Ancak müşteri tekrar aradı ve siparişine ilave yapmak istediğini söyledi. Necati Bey “Hay hay,” dedi. Müşteri ön ödemeyi yapmış, kalan bakiyeyi de 90 günlük çek ile ödeyeceğini söylemişti.

Çeklerin sağlam olduğu bilgisi bankadan gelmişti. Üstelik müşteri, çekin tutarını bir miktar fazla yazmıştı. Necati Bey, “Bu müşteri bana gönderilmiş bir hediye,” diye düşünmeye başlamıştı.



            Ofisindeki kahverengi koltuğunda otururken, iki ay önce hissettiklerinden eser kalmamıştı. Çayını artık keyifle yudumluyor, kendisini başarılı bir iş adamı olarak görüyordu. Ancak müşterisini arayıp hal hatır sormak ve yeni sipariş olup olmadığını öğrenmek istediğinde telefonuna ulaşılamadı. “Müsait değildir,” diye düşündü. Ancak ertesi gün ve sonraki gün tekrar denediğinde sonuç değişmedi. Bir anda içine bir kurt düştü. Muhasebecisine çekleri tekrar bankadan sorgulatma talimatı verdi.


Gelen cevap, Necati Bey’in ticaret hayatı boyunca hissettiği en kötü andı. Adeta başından aşağı kaynar sular dökülmüştü. O çekleri yazan müşterinin 15 adet karşılıksız çeki vardı ve Necati Bey’in masasında duran çeklerin de tarihleri geldiğinde karşılığı olmayacaktı. Bir kağıt parçasından farkı yoktu artık o çeklerin.


            Necati Bey, hemen müşterinin adresine ürünleri götüren nakliye firmasını aradı. Ancak nakliye firması da alacağını tahsil edemediğini söyledi. Bunun üzerine arabasına atladı ve başka bir şehirdeki müşterinin adresine gitti. Ofis boşaltılmış, tabela sökülmüş, içeride kimse yoktu. Güvenlik görevlisine firmayı sordu. “Abi, geçen hafta elemanları işten çıkardılar. Onlar da çok şaşırdı. Ama senin gibi buraya 7-8 kişi daha geldi. Beline silahını takıp gelen mi dersin, burada ağlayan mı? Çok kişinin canını yaktılar bunlar. Geçmiş olsun. Sen de mi çok kaptırdın?” dedi.


Necati Bey, yaptığı hatanın farkına vardığında artık çok geçti. Heyecanla attığı adımlar, hayatında telafisi zor kayıplara yol açmıştı. Onu bu kadar zor bir duruma sürükleyen şey, karşısına çıkan teklifin gerçek olamayacak kadar iyi görünmesiydi. Tüm bu süreçte fark ettiği en büyük ders ise bir şey insanı ne kadar çok heyecanlandırıyorsa, o kadar dikkatli olunması gerektiğiydi.



            “Böyle bir teklifin beni bu kadar heyecanlandırması zaten bir şeylerin ters olduğunun işaretiydi,” diye düşündü. Artık geriye dönüp hata yaptığını kabul etmekten başka çaresi yoktu. Onun yaşadığı bu durum, hepimize bir ders olmalı. Bir şey ne kadar cazip görünürse görünsün, hele ki hayatımızın zor bir dönemindeyken, o anda durup tekrar düşünmek çok önemli. Çünkü heyecanla atılan adımlar, bazen geri dönüşü çok zor olan yollara sürükleyebilir.


Hayatta bazen karşımıza büyük fırsatlar çıkabilir. Ancak bu fırsatlar, Necati Bey’in yaşadığı gibi bir tuzak da olabilir. İşte bu yüzden bir şeyi çok istediğimizde veya bir şey bizi fazlasıyla heyecanlandırıyorsa durup sorgulamalıyız. Çünkü aceleyle alınan kararlar insanı hayal kırıklığına uğratabilir. Necati Bey’in hikayesi, bize sakinliğin ve temkinli olmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.



 

Yorumlar

  1. Bir teklif gerçek olamıyacak kadar güzel geliyor ise durup birdaha düşünmek gerek neden ben..??

    YanıtlaSil
  2. Seni heyecanlandıran müşteri karşına geldiğinde durup bir kere daha düşünmek, temkinli olmak gerekiyor hayatta. Güzel kaleme alınmış, emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Necati Bey gibi heyecanına yenik düşenler tuzağa düşüyorlar maalesef.

    YanıtlaSil
  4. Zaten heyecanlanmıyorsak bizi kolay kolay kandıramazlarki dolandırıcılık için en önemli şeydir heyecan

    YanıtlaSil
  5. Birisi size anormal bir teklifle geliyorsa mutlaka vermeye değil sizden almaya geliyordur.

    YanıtlaSil
  6. Zor olsada bazen, durup bi daha düşünmek gerekir.. kim demiş bilmiyorum da iki düşün bi söyle:)

    YanıtlaSil
  7. hiç değişmez. mesele zor zamanlarımızda verdiğimiz tepkiler, kararlar..

    YanıtlaSil
  8. Akşam haberlerde izlediğimiz dolandırıcılık öykülerinin hemen hemen hepsi aynı :/ Nasıl oluyorda diye düşünüyordum hep ... bir ölçü öğrendik artık bu yazıdan "heyecan" kaleminize sağlık....

    YanıtlaSil
  9. Akşam haberlerde izlediğimiz dolandırıcılık öykülerinin hemen hemen hepsi aynı :/ Nasıl oluyorda diye düşünüyordum hep ... bir ölçü öğrendik artık bu yazıdan "heyecan" kaleminize sağlık....

    YanıtlaSil
  10. Tabi işler zorlaştı ödemeler üst üste geldiğinde bir çok kimse Necati beyin yaptığı gibi yapar çok az insan sorar bu sıkışık lıkta gelen müşteriler daha uygun alabilecek neden hiç pazarlık yapmıyor?

    YanıtlaSil
  11. Bizi çok heyecanlandıran şeyler aslında bize kazandırmaya değil bizden götürmeye geliyor genellikle. Bundan dolayı biz ticarette iyice test edip emin olmadan hamle yapmamalıyız.

    YanıtlaSil
  12. Hayat bir çok kez karşımıza bizi heyecanlandıran olaylar çıkardı. Şimdi düşündüğümde nerede çok heyecan yaşasam sonunda sıkıntısınıda yaşıyoruz. Demekki heyecanlandıran olaylardan sonra biraz durup düşünmemiz gerekiyor.

    YanıtlaSil
  13. isteklerin, cebinde biriktirklerinin üzerindeyse kesinlikle sorun yaşayacağın bir sahadasın. Ne zaman cebindekilerinin miktarı isteklerinin üzerinde ozaman daha dengeli bir yaşam oluyor.

    YanıtlaSil
  14. Ticaret yaparken önemli olan kazanmak veya kaybetmek değil, önemli olan attığın adımların gerçeğe uygun olmasıdır, çıkarlarına değil ...

    YanıtlaSil
  15. Bir şeyi ne zaman çok istersek durup bir düşünmemiz lazım eğer düşünmezsek ve duyguları pasifleştirmezsek gol yeme zamanı yakındır :)

    YanıtlaSil
  16. Duygular aşırılaştığında akıl daralıyor ve bilinç kapanmaya başlıyor. Benim yaptığım hatalar hep beni heyecanlandıran olaylardan kaynaklandı. Ne güzelde gerçeği yazmışsınız.

    YanıtlaSil
  17. Heyecanını yonetemeyen ,irdeleme yetisini kaybedip sorgulama ile hareket etmeye başlar. Kafasındaki cevapları duyguları verir ve bu cevaplar hep nefsanidir.

    YanıtlaSil
  18. Bizi çok heyecanlandıran teklifler ve olaylar yakında bizi bekleyen bir problemin geleceğinin işaretidir.

    YanıtlaSil
  19. Insan isteklerini nasil kontrol edebilir?

    YanıtlaSil
  20. Fırsat görülenler bizden almak için gelmiş olabilir

    YanıtlaSil
  21. necati abi insan biraz şüphelenir ya her dediğine tamam diyor adam yıllardır ticaret yapıyorsun hiç işkillenmedin mi

    YanıtlaSil
  22. Bir kişi ya da bir olay bizi heyecanlandırıyorsa durup düşünmemiz gerekiyor. O an adım atmaktan vazgeçmemiz gerekiyor. Peki egomuzu nasıl dizginleyebiliriz?

    YanıtlaSil
  23. Resmen okurken yaşadım

    YanıtlaSil
  24. İnsan kıtlıkta gelen müşteriyi iyi seçmeli. Dolandırıcı kıtlık zamanında gelir.

    YanıtlaSil
  25. HAYAT İNSANA İSARETLERİNİ VERİYOR . İSTEKLERİNİ YÖNETEBİLEN İNSAN SÜRECİN ONA NELER GETİRECEGİNİ BİLİR . O ZAMAN DOLANDIRILMIYOR İNSAN

    YanıtlaSil
  26. Peki gerçekten çok ihtiyacım olduğunda gelen şey benim lehime mi değil mi bunu nasıl anlayabilirim?

    YanıtlaSil
  27. Bir şey bizi çok fazla heyecanlandırıyorsa getirmeye değil de götürmeye geliyordur.

    YanıtlaSil
  28. Şu yazıdaki stratejiler can kurtarır.. keşke esnaflarımız, işverenlerimiz görse okusa anlasa uygulasa.. zor… ama var bi hayalimiz pardon ümidimiz diyelim :)

    YanıtlaSil
  29. Zor soruların, çok kolay cevapları olmaz. Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır tabiiki fakat kolaylık bedelsizlik değildir.

    YanıtlaSil
  30. Etraf olmuş dolandırıcı, millet kısa yoldan köşe olma derdinde, tabi dolandırılanda biraz hak etmiyor değil, dikkatli olsana kardeşim, gitti paralar

    YanıtlaSil
  31. İşlerini olmadığı bir zamanda böyle müşteriye hayır diyebilmek hakikaten çok zor...
    Farkındalık artıran bir yazı

    YanıtlaSil
  32. Bir şey çok heyecanlandırıyorsa duygu miktarı düşene kadar uzaklaşmak en iyisi

    YanıtlaSil
  33. Heyecanlı iken karar vermek bize zarar veriyor acele etmemek lazım iki defa düşünmek gerekiyor

    YanıtlaSil
  34. İnsanın zor zamanında bilinci kapanıyor.

    YanıtlaSil
  35. O zaman bizi her heyecanlandıran şey aynı zamanda problemin geleceği yer anlamına mı geliyor, bunu mu anlamalıyız?

    YanıtlaSil
  36. Heyecanlandığım zamanlara baksam hattaki problemlerimi deşifre edicem aslında. Güzelce gizlenmiş apaçık bir durum

    YanıtlaSil
  37. Kişi engellilik aşamasına geldiğinde bundan kurtulmanın kolay olduğunu düşünür.

    YanıtlaSil
  38. Öyle bir öykü ki tüm işaretleri vermiştir simdi soruyorum bunun aynisini yada buna benzer bir olay yasiyan var mi? Vardirda peki nasil ? Ve niye bu oldu simdi sorusuda var ? Iyi giderken yada kötü giderken nasil bu isaretler geliyor ?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar