TADI DAMAĞIMDA KALDI


   Gözüm çaydanlığa takıldı. Koca bir demlik çayı tek başıma bitirdiğimi fark ettiğimde şaşırdım. Oysa ilk bardakta nasıl da lezzetliydi! Demin kokusu, bardağın sıcaklığı, o ilk yudumdaki tat… Ama bardaklar peş peşe geldikçe, o keyif yavaş yavaş kayboldu. Son fincanda geriye sadece sıradan bir içecek kaldı.

   Bir an durup düşündüm. Eğer bir şey güzelse, ondan daha fazlasını almak da daha fazla keyif vermeli değil mi? Ama öyle olmadı. İlk yudumda aldığım o özel tat, bardağı doldurdukça eksildi. Daha fazlasını içtikçe, baştaki lezzetten eser kalmadı.

   Sonra fark ettim ki bu sadece çayla ilgili değil. Hep böyle yapıyorum. Tatlı yerken, meyve tüketirken, hatta insan ilişkilerimde bile… İlk andaki heyecanı daha uzun yaşamak için hep biraz daha fazlasını istiyor, sonunda o güzelim tadı kendim bozuyorum.

   Kadir ile olan ilişkim de böyle başlamıştı. Her şey çok keyifliydi. Haftada bir iki akşam buluşuyor, uzun uzun sohbet ediyor, kahkahalarla gülüyorduk. Sohbetin konusu hiç bitmiyordu; bazen eski anılar, bazen hayata dair küçük detaylar… O kadar güzeldi ki, daha fazla görüşmenin daha fazla mutluluk getireceğini düşündüm.


   Bu yüzden haftada dört akşam Kadir’in ofisine gitmeye başladım. Birlikte kahvaltılar yapıyor, hafta sonları gezilere çıkıyorduk. Neredeyse bütün haftayı birlikte geçirmeye başlamıştık. Başlarda güzeldi ama bir noktadan sonra o ilk buluşmalardaki heyecanı kaybettik. Sohbetler uzadıkça kelimeler anlamını yitirdi, sınırlar silindi, sessizlikler çoğaldı.

   Bir gün Kadir’in yüzünde bir yorgunluk fark ettim. Eskiden gözlerinin içi gülerdi, şimdi ise sohbetlerimize ilgisi azalmıştı. Önceden saatlerce konuşsak da yetmezdi, ama artık konuşmalar kısa kesiliyordu. Önemsiz şeyler büyüyor, basit konular tartışmaya dönüşüyordu.

   Bir sabah, küçücük bir mesele yüzünden tartıştık. Ne olduğunu bile hatırlamıyorum. Ama bildiğim şey şu ki, o küçük mesele dostluğumuzun sonu oldu. O günden sonra konuşmadık. İlk zamanlar “geçer” dedim, aramız düzelir sandım. Ama olmadı.

   Tadında bırakabilmek ne kadar önemliymiş. İnsan hep daha fazlasını istiyor. Daha çok çalışırsak daha çok kazanırız, daha çok kazanırsak daha çok harcarız, daha çok tüketirsek daha mutlu oluruz sanıyoruz. Ama işin kötüsü, bu düşüncenin bizi tükettiğinin farkına bile varmıyoruz.

   Halk arasında deriz ya; “Her şeyin aşırısı zarardır.” ama yine de aşırılığa kaçarız. Bazen fazla konuşur bazen gereğinden çok susarız. Kimi zaman çalışırken kendimizi unutur kimi zaman da tembelliğe gömülürüz. Ama bir kez yanlış yola saptı mı insan, doğru adresi bulması hiç de kolay olmuyor.


   Anlamak güzel… Ama bir dostluğun kıymetini, bir demlik çay bittikten sonra anlamak biraz acı oldu…




Yorumlar

  1. Hayatımızdaki denge meselesi bir demlik çay metaforuyla çok güzel bir şekilde anlatılmış, tebrikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan hoşuna giden bir şeyi tüketirken duramıyor. Her defasında daha fazla, daha fazla tüketmek istiyor. Çünkü çok tüketerek daha çok mutlu olacağını zannediyor. Oysa ne büyük bir yanılgı...

      Sil
  2. en zoru da kepçe kepçe harcadığımızı sonrasında kaşık kaşık kazanıyoruz..

    YanıtlaSil
  3. Sevdiğimiz şeyin miktarını arttırmak kolay yol. Herkes o yolda ilerlerlen zorlanmadığını sanıyor ama işin sonunda asıl hatayı nerede yaptığımızı düşünürken çok geç kalmadan fark etmemiz daha önemli.

    YanıtlaSil
  4. Hayatta her şeyin bir dengede, kıvamda ve tadında yapılması gerektiği, sade ve anlaşılabilir bir şekilde anlatılmış. Faydalanabilmek umuduyla..

    YanıtlaSil
  5. insanın sevdiğine çok yaklaşmak istemesi sevmediğinden çok uzaklaşmak istemesi.. dengeden uzaklaşmasının sebebi..

    YanıtlaSil
  6. Yemek içmekte olduğu gibi her şeyde bir denge noktası var. Her şey kararında güzel. Tadında bırakmak en iyisi.

    YanıtlaSil
  7. Yazar kendisi yaşamış gibi, ben diliyle anlatınca nasıl da, Sen algısına dönüşmüş... Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  8. Kıvam, ah bir öğrenebilsek hayatımızdaki her şeyi kıvamında tutabilmeyi... Güzel bir bakış açısı olmuş emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  9. İnsan verilenle yetinebildiğinde o tat devamlı oluyor. Ne demlikleri bitirmişiz oysaki..

    YanıtlaSil
  10. Değil kötü bir şey, iyi şeylerin bile aşırısı zarar

    YanıtlaSil
  11. tadı damağımızda kalmalıymış gerçekten...

    YanıtlaSil
  12. Başlayıpta bitirmek zorunda kaldığımız çekirdekte öyle sanırım.
    Konuyu hayatın içinden çok güzel bir şekilde aktarmışsınız. Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  13. İnsan mutlu olmak istiyor ve onu mutlu eden bir şey bulduğunda dah fazla yapınca daha da mutlu olacağını zannediyor ama her şeyi kıvamında güzel

    YanıtlaSil
  14. Kıvam, denge ne de önemli. Teşekkürler 😊

    YanıtlaSil
  15. Miktarını artırıp aşırılaştırdığımızın kölesi oluyoruz. Dengede kalmak bizim için çok öenmli .

    YanıtlaSil
  16. Aşırıya taşıdığımız her süreç bizden lezzeti alınır hale geliyor.

    YanıtlaSil
  17. Hepsi dengelerin bozulmasından... Öyle bir döneme denk geldikki herşey hızlı tüketiliyor.

    YanıtlaSil
  18. Doyum becerisi ile de ilişkisi olan güzel bir yazı olmuş..

    YanıtlaSil
  19. Az olanın tadı lezzeti, az olanın aranılan eksikliği, az olanın değeri, kıymeti. Az olana talep, azın bereketi en nihayetinde azların çoklara karşı o ölçülemez üstünlüğü...

    YanıtlaSil
  20. Miktar - Etki... Soyutta birbirine zıt çalışır... Çok güzel bir yazı olmuş. Zihninize, elinize sağlık...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar