GELİNCİK
Kumsal, sabah güneşi yüzüne vururken aniden uyandı. Yoğun ve yorucu bir günün ardından yatağa yatar yatmaz uyuyakalmıştı. Uzun bir aradan sonra bahar ayının gelişi ile ertelediği sabah yürüyüşünü yapmaya karar verdi. Güzel bir ormanlık alan içerisinde yürüme parkuru bulunan koruya gidecekti. Kapıdan girerken baharın habercisi olan en sevdiği kırmızı renkli gelincik çiçeğini gördü. Bir süre önce kaybettiği babası aklına geldi. Babası onu hep gelinciğim diye severdi.
Gelincik çiçeğinin uzun, ince gövdesi ve dik görünümü vardır. En bilinen özelliği ise yapraklarının canlı görünümde olmasıdır. Yaprakları kadife yapıdadır. Narin yapraklara sahiptir ve uzaktan tül gibi görünür. Çiçeğin kendiliğinden oluşmasının nedeni tohumlarının hemen yere dökülerek köklenmesinden kaynaklanmaktadır. Çiçeğin narin yapısına rağmen içinde çok fazla tohum barındırır. İnce ve uzun yapısı sayesinde rüzgâr yönünde savrularak tohumlarını etrafa saçmaktadır. Özellikle havaların ısındığı dönemde bu tohumlar yeniden canlanarak büyürler. Daha çok müdahale edilmeyen, el değmeyen, geniş alanlarda daha kolay yaşayabilirler.
Kumsal yürüyüşe başladığında etrafını algılarken farklı düşünceler aklına hücum etmeye başladı. Çocukken dış dünyadaki fark ettikleri güzellikleri arkadaşlarıyla birbirlerine paylaştığı anlar aklına geldi. Bir an ne kadar da gelincik çiçeği ile ortak yönlerinin olduğunu fark etti. Gelinciklerin açmaya başladığı vakitte, Nisan ayında dünyaya gelmişti. Saçlara ve cilde faydalı bir çiçek ki Kumsal’ın da saçları hep güçlü ve cildi canlıydı. Hayatı boyunca narin, zayıf bir yapıya sahipti. Dışarıdan bakıldığında güçsüz gibi gözükse de aslında gelinciğin sert rüzgarlara uyum sağlayıp, güçlü bir şekilde hayatta kalabildiği gibi o da son yaşadığı olaylarda kendisinin güçlü kalabildiğini fark etti.
Birkaç ay önce her şey bambaşkaydı. Eşinin uzun süredir ilgilenmediği sorumlulukların yanında başka bir kadın ile kendisini aldattığını öğrendiğinde ilk aklına çocukları gelmişti. Büyük zorluklarla başladıkları evlilikleri nasıl bu hale gelmişti, anlayamıyordu. Evde ve iş yerinde eşine destek olarak kendini yıpratırken, her türlü özveriyi gösterirken nasıl olmuştu da bu hale gelebilmişlerdi.
Aynı, gelincik çiçeğinin tohumlarını taşırken yaptığı gibi bir konuda emek harcayan kişi o konuda güçlenirken, kendi ödemesi gereken emeklerini başkasına tahsil ettiren kişi ise giderek güçsüzleşiyor ve belli bir süre sonra nankörleşiyordu. Eşine ve evine karşı verdiği emekleri, farkında olmasa da onu güçlendirmişti. Uzun süredir hayatla tek başına mücadele ettiğini kabul etmek ağır gelmişti. Verdiği en doğru karar ise; nasıl ki sert rüzgarlarda gelincik çiçeği hayatta kalmak için ağırlık yapan tohumlarını toprağa saçarak hayatta kalıyorsa aynı şekilde kendisinin de hayatını değiştirmesine neden olan bu rüzgârda uzun süredir taşıdığı, başkalarının yükünü artık bırakmak oldu.
Mesele zorluklara karşı direnç oluşturmak değil, karşılaştığımız zorluklara uyumlu olarak yolumuzda ilerleyebilmektir. Bir yerdeki varlığımızı sürdürmemiz, oradaki uyumumuz kadardır. Ne kadar uyumlu olursak o kadar uzun süre orada kalabiliriz. Gelincik çiçeğinin yaptığı gibi… Dalga içinde kalan gemiler, dalgaya uyumlu açıda gemiyi konumlandırdığında ilerleyebiliyorlarken, yanlış açıda durduğunda alabora olabiliyorlar. Bizler de, hayatımızda karşılaştığımız zorlukların yanıtlarını, doğayı iyi algılayarak irdelediğimizde bulabiliriz. Yeter ki akledelim…




İnsan taşırken ne kadar yük yüklendiğini o an anlayamayabiliyor. Ne zaman duruyor o zaman yorulduğunu fark ediyor. Bazen de beklenmedik bir davranış kendisine getiriyor. Hayatta mücadele edenler güçlenirken, rahatınız bozmayan kişilerde güçsüzkeşip talep eder duruma düşüyor. Bir tanesi birleştirirken diğeri ise ayrıştırıyor.
YanıtlaSilHerkes kendi hayatının kaptanıdır ve dediğiniz gibi denize uyumlu olan gemiler emniyetli bir şekilde ilerleyebilir.
YanıtlaSilDoğadan transfer yapılacak ne çok şey var, görebilen olmak kıymetli.
YanıtlaSilBize düşen kısım kadar sorumluluk almadığımızda üzücü olabiliyor. Teşekkürler yazı için
YanıtlaSilBize düşen kısım kadar sorumluluk almadığımızda üzücü olabiliyor. Teşekkürler yazı için
YanıtlaSilUyumlandığın kadar varsın , ne kadar da güzel ve doğru bir söz.
YanıtlaSilBencil hayatların o kadar çok olduğu bu dönemde kimse uyumlanmıyor. Evlilikler kolayca bitiyor , çalışanlar iş değiştirip duruyor. Nasıl iyisi olacak , uyumlanarak tabi ki 👏
Zorluk varsa kolaylık da vardır ..
YanıtlaSilEllerinize sağlık, farkındalık oluşturan bir yazı olmuş🎀
YanıtlaSilGelincik çiceği kendi doğasında uyumlu ve varlığını süredürebiliyor. Anladığım bizde o rüzgarlarla karşılaştığımızda vazgeçmeyip , rüzgarı da yenemeyeceğinizi bilip en uyumlu hali almalıyız.. bu yazı bizlere bir çok şey ögretti kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilHayatın zorluklarına uyumlananlardan olabilmek dileğiyle... Emeğinize sağlık...
YanıtlaSilUyumsuz olanın yaşama hakkı olmuyor. Zorluklar olabilir sıkıntılar olabilir biz buna nasıl tepki vereceğiz asıl meselemiz bu.
YanıtlaSilGelincik çiçeği gibi ya içinde bulunduğumuz yere uyumlu olacağız ya da sönüp gideceğiz. Uyumlu olmak her şeye evet demek değil gereğini yapmakla olur.
YanıtlaSilNerede ne zaman neye karşı esneyebildik. Bu esneme bizde ne gibi olumlu sonuçlar oluşturdu. Katı kalmaya devam etseydik neleri kaybedecektir. Bu soruların cevabını insan net vermeye başladığında o zaman değişim başlıyor.
YanıtlaSilSevdiklerimizin yapacaklarını onlara iyilik olsun diye biz yaptığımızda aslında onlara iyilik etmiyor, onların dengelerini bozuyoruz. Bu durum hem onları beceriksizleştiriyor hem de onları nankörleştiriyor. Mühim olan dengeli olabilmek... Gerektiği yerde onların zorlanmasına sabır gösterebilmek...
YanıtlaSilUyumlan ve gereken bedel öde sonra gelsin marifetler :)
YanıtlaSilSamimi irdelemeler için gerçeği ararken anlık acıları düşünce boyutunda zihinde çekmek gerekir, uyum bu sağlanmadan başlamıyor. Başlarsa eğer daha önce acısı çekilmiş sürecin otomatikleşmiş hali olabilir.
YanıtlaSil"Bir yerdeki varlığımızı sürdürmemiz, oradaki uyumumuz kadardır." Süreçlerimize uyumlu olabilmek dileğiyle...
YanıtlaSil