SEN HANGİ ÇOCUKSUN?
SEN HANGİ ÇOCUKSUN?
İnsan yanılır….
Fakat yanıldığını fark etmez!
Bir çocuk, bir insan...
Aynı çocuk, aynı insan.
Biri imkanlarla yaşayan,
Yük olan…
Çatık kaşlı…
Marifetsiz…
Mutsuz…
Biri imkansızlıklarla yaşayan,
Yük alan…
Tebessümlü...
Marifetli...
Mutlu...
Bir yaşam ki biri eski, biri yeni.
Aynı hayatın farklı öyküleri.
Biri değerli, herkesin aradığı mutlu bir öykü,
Biri kıymetsiz, şikâyeti bol, mutsuz bir öykü...
Eskileri güzel yapan, ne idi? Niye hep arar durur insan eskiyi?
Bayramlarında mıdır keramet?
Mekanlar mı daha albenili kılar geçmişi? Evleri, lokantaları, denizleri, ya da ormanları mı?
Yoksa geçmişin dostlukları, arkadaşlıkları, aileleri, eğitimi, sokakları, şehirleri mi?
Hep söyler durur ya insan,
Eskiden her şey daha güzeldi diye...
Peki Nedir Yeni Hayatlarımızda Bizi Mutsuz Kılan?
Yenileri çekilmez kılan nedir? Niye hep söylenir durur şimdilerde insan yeniye?
Teknoloji gelişiyor, insanlık ilerliyor ya. Uzay keşfediliyor...
İmkanlar mı daha şikâyet edilir kılıyor hayatı? Yoksa evleri, denizleri, ormanları mı farklı?
Yoksa şimdinin dostlukları, arkadaşlıkları, aileleri, eğitimi, sokağı, şehirleri mi?
Hep şikâyet edip duruyor ya insan şimdilerde,
Peki nedir yeni hayatlarımızda bizi mutsuz kılan?
Güçlü, marifetli anne babaların,
Şımarık, marifetsiz çocukları.
İmkânı olmayan, o imkansızlıklar içinde çalışıp mutlu olan çocukların,
Her türlü imkânı sağladıkları mutsuz çocuklar.
Hani yokluğu bilen çocuk, eksikliği bilir ve tamamlayan olur ya.
Paylaşan, seven, sabreden, mutlu, o çocukların,
Paylaşamayan, kızgın, sabırsız, mutsuz çocukları.
Hani varlıkla şımaran, kendi eksikliğini bilmeyen kişi bencil olur ya.
Ekmek kuyruklarında, ekmeğin değerini daha çok bilir insan.
Varlığın değerini yoklukla öğrenir.
Bir oyuncağın kıymeti nasıl elde ettiğine göre değişir mi?
Kuponları aylarca biriktirerek alınan kitaplardan,
Kütüphanelerce dizili olan yüzüne bakılmayan kitaplara.
O insan, o kitabı koynuna sokardı ya hani...
Hatırlıyor musun?
Bisiklete binmek ne de büyük ayrıcalıktı.
Ayakkabının rengi, markası, sayısı için kimse üzülmezdi
Bir tane ayakkabı yeterliydi insana.
Kaç tane oyuncağı olduğunu bilirdi o dönemin çocukları.
Her parça değerlendirebilir bir oyuncaktı; çünkü sınırlıydı.
Gazoz kapakları, şişeler, bilyeler…
Çocuğum Neden Şikayet Ediyor?
Ne kadar basitmiş eski çocukların mutluluğu!
Radyodan maç dinlemek,
Bir kıyafeti akşamdan yıkayıp sabah tekrar giyebilmek,
Bir gazoz içmek, bir çikolata yiyebilmek,
Aynı sofrada aile ile birlikte oturmak.
Öylesine farklı, öylesine bolluk içinde ki yeni çocukların yaşamları.
Bunca varlıkta şikâyetleri bitmiyor.
Nankörlükleri nerede?
Göremiyorlar,
Dolaplarındakileri, ayakkabılıklarındakileri, oyuncak sandıklarındakileri, cüzdanlarındakileri…
Arkadaşlıkları, evlilikleri, aile yaşantıları da böyle devam edip gidiyor.
İki çocuk var ki… Biri eski, biri yeni.
Birisi çalışıp, didinip, buna rağmen biriktirerek ilk telefonunu alabiliyor.
Diğerine telefonunu anne babası alıyor.
Kim daha tebessümlü olur, telefonunu aldığında onu korur?
Kim daha çok sahiplenir, sahip olduğu şeyi?
Kim atar ve kırar?
Oyuncaklarının, sahip olduklarının karşısında kim daha teşekkürlü olur?
İnsanlar Neden Bu Kadar Nankör?
En erken yürüyen, bacakları en çok güçlenen,
En çok düşen ama en çok debelenen çocuktur ya.
İnsan da emek sarfettikçe güçlenir hayatta.
Emek veren için değerlenir, insanın hayatındakiler de sahip oldukları da.
Komşusu, annesi babası, kim ile ilişki kuruyorsa,
Tebessümü olur onlara, bir kıymeti olur onların.
Peki insanlar günümüzde nasıllar?
İmkânları mı yok?
Nankörlükleri mi çok?
Sen nasılsın hayatta mesela?
İmkânın mı yok, yoksa nankörlüğün mü çok?
Hayat standartların hiç tatmin edici değil.
İşin, eşin, maaşın, ekonomin.
“Arkadaşının, patronunun ya da kardeşinin değişmesi gerekiyor artık!”
Yöneticinin, siyasetin ve bu düzenin.
Öyle değil mi?
Bir sen misin zannediyorsun,
Her şeyin değişmesi gerektiğini düşünen?
Dünyaya bak.
İnsanlar toplu taşıma aracına bindikleri için bile ne kadar mutsuzlar.
İnsanlar bir yere yürüyerek gittikleri için ne kadar mutsuzlar.
Otobüsün camlarından, iş yerlerinden asık yüzler dolup taşıyor.
İnsanlar sahip oldukları ile ne kadar da mutsuzlar...
İnsan Ne İster?
Yürüyemeyen bir kişi, yürüyebilen birisine bakıp mutsuz oluyor.
Yürüyen birisi “Ama arabamız yok” diyerek yakınıyor.
Bir tane aracı olan, son model aracı olana bakıyor. Mutsuz oluyor.
Yatacak yeri olmayan, yatacak yeri olana,
Evi olmayan, evi olana… Evi olan, evleri olana… Evleri olan da daha çok evin peşinde.
Doyumsuz insan, öykünün sonunda toprağa doyuruyor ya.
İnsan da isteklerinin peşinde koşar durur hayatında.
Neyi yoksa ister, o isteği olunca da mutlu olacak zanneder.
Gerçekte neye ihtiyacı var?
Düşünmez.
Ne ile yaşar,
Nasıl güçlenir, marifetlenir hayatında?
Sahiden,
Sen hangi çocuksun,
Düşünüyor musun?
Nasıl da mutsuz ediyorsun kendini?
Nasıl şikâyet eden birisine dönüşüyorsun öykülerinde?
Sahiden hiç düşünüyor musun,
Nasıl mutlu edebilirsin kendini?
Nasıl dününden daha başarılı olabilirsin?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?
Aslında herşey insanın elinde bunun farkında olup buna göre hareket etmek ne büyük kolaylık. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilOkurken insan otomatik çocukluğuna dönüyor. 90 lı yıllar öncesi doğanların çoğu gazozkapağı, misketle oynamıştır. İnsan o kapağa bile bedel ödemeden değerini anlamıyor. E günümüz hayatları eğitiminden iletişime, gıdadan ulaşıma, her şey kolay ulaşılabilir. Kolay elde edilen, bedelsiz emeksiz ulaşılanında değeri olmuyor. Bedelsiz ulaşınca mutluluk vermiyor. Ana mesele BEDEL değil mi?
YanıtlaSil👍🏼
YanıtlaSilŞikayet etmek yerine, şükretmek, teşekkür etmek..yoksa kendini mutsuz eden kısır bir döngünün çarkları nasıl dönüyor açan, durum tespitleri, nedenleri ile farkındalık oluşturan bir solukta okunan harika bir yazı...
YanıtlaSilİnsanın gerçeğe ihityacı var. Nefsinin istekleri peşinde koşarken bir bakmış ki öykünün sonuna gelmiş. Ve bu son da ona hiç iyi gelmemiş...
YanıtlaSilİnsanın iki yönünü anlatan kaliteli düşündüren ve hüzünlendiren bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık...
YanıtlaSil🙂Gülümseyerek başlamak geçti bu hocamın yazısına. Hocamın tarzı çekici olmuş, fayda, güzellik ve farklılık hepsi var yazıda. Sadece biraz uzun olmuş sanki, üçüncü resimden sonra konsantrasyon biraz düştü bende🙂. Şimdi bitti diyorum, bitmiyor🙂. Hocamın kalemi kuvvetli geldi bana. Bu yazısı çok doğurgan olabilir. Heyecanla bir sonraki yazısını bekliyor olucam🙂
YanıtlaSilBilin açıcı harika bir yazı
YanıtlaSilİmkanlarımız arttıkça nankörlüğümüzde arttı. Halbuki daha şükürlü daha mutlu olmamız gerekmez miydi? Bizler neye ihtiyacımız olduğunu düşünmezsek sürekli eksik hissederiz kendimizi. Aslında zenginliğin ne olduğunu bilmiyoruz. Şükürsüzüz, nankörüz..
YanıtlaSilIki yol, ikisi de birbirinin zitti. Aslinda hersey iki yol ve herseyin bir zitti var… Zitliklar icinde dogru olani bulup secebilmek bilincinde olmaliyiz…
YanıtlaSilinsana kendisinden daha fazla kimse zarar veremez, kendisinden daha fazlada kimse fayda vermez. Kim ne yaparsa kendine yapar..
YanıtlaSilYa bedel ödersin ya bedel alirsin. Biz hangisiyiz
YanıtlaSilŞu an çocuğumun imkanlarını düşününce daha azıylada mutlu olanilirmişiz bunu anladım.
YanıtlaSilYapmam gereken sadece egomu bilincimin ayağının dibine alıp doğru seçimler yapmaya çalışmaktı. Ben ise kalıcıyım sandım bu alemde, istedim, sahip oldum ve hiç durmadım ta hayat bana dur deyinceye kadar. Kaleminize sağlık!
YanıtlaSilİnsanoğlu doyumsuz, ne kadar imkanı artarsa o kadar isteği artıyor. İmkan arttığında mutluluk artıyor mu peki? hayır. imkansızlığın insanı nasıl marifetlendirdiği ve bununla mutlu olduğu konusunda güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilHayat bedel üzerine kurulu. Bana bedelini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. İnsan bedeli kadar kıymet verir sahip olduklarına. Çok bedel ödemekte insanı aşırılığa götürür. Her konuda adaletli olmalı insan, hakkettiği kadar bedel ödemeli. Bedelsiz insan nankörleşir. Dengeyi tutturmak hayata konfor katar, mutlu olmakta büyük bir etkendir..
YanıtlaSilİsteklerine kavuşan insan neden mutsuz olur ki? İsteği için yıllarca mücadele ediyor ve sonunda mutsuzluk!Bir yerlerde sorun var...
YanıtlaSilAcaba isterken düşünmüyormu?İstediğim şey gerçekten ihtiyacım mı?İsteğim imkanımla uyumlumu?
Hayatımızda yetiştirdiğimiz çocuklarımızı sadece evin rahatına ortak etmekmiş hatalı davranış. Halbuki evin içinde sorumluluklara ortak edersek bir anlamı oluyor ve o zaman yetiştirmeye başlıyoruz. Biz her türlü zorluk veya acıdan uzak tutmaya çalışırken aslında gelecekte karşılaşacakları problemler karşısında çözme marifetini de ellerinden almış oluyoruz. Meğer bilmek ne kadar kıymetliymiş.....
YanıtlaSilMalesef ki, mutluluğumuz, sevincimiz, üzüntümüz, beklentilerimiz her şeyimiz değişti ve gün geçtikçe de tükenmek üzere. İmkanlarımız çok olmasına rağmen şikayetlerimiz de çoğaldı oysa şükrümüzün çoğalması gerekmez miydi? Sahtelik iyice arttı ve yeni gelen neslin kıyas alabileceği gerçeklik çok azaldı. Biliyoruz herşey başladığı yere döner de işte nasıl onu bilmiyoruz...:(
YanıtlaSilAçlık insanı marifetli yaparken tokluk insanı marifetsiz kılıyor. Günümüz çocuklarının her ihtiyaçları onlar istemeden karşılandığı ve annesi elinde kaşıkla peşinden koştuğu için çocuklar ertelenen problemlerinin onlara çığ gibi geleceğinin farkında olmadan uçuruma sürükleniyorlar.
YanıtlaSilyük alan, tebessümlü, marifetli. basit, sade görünen ama aranılan, imrenilen...
YanıtlaSilİnsan özlüyor çocukluğunu, imkanımız belki azdı ama mutluluğu hissediyorduk. Şimdi çocuklarımızın imkanları çok ama mutluluğu hissedemiyorlar. Yarışıyoruz her ihtiyacını gidermek için çocuklarımızın.
YanıtlaSilGeçmişe dönüp baktığımızda ne güzel mutlu çocukluklar yaşamışız. Tekrar bizi o günleri düşünmeye teşvik ettiğiniz için teşekkür ederiz.
YanıtlaSilElinlze sağlık Biz çocukluğumuzu güzel yaşadık. Yokluk vardı ama mutluyduk. Çocuklarımızda az çok o devirden pay aldılar. Ama şimdiki zamane çocukları farklı. Bunun nedenlerinden biride maalesef yetiştirme tarzları. Çocuk büyütmek ve çocuk yetiştirmek çok ayrı şeyler. Bunun ayrımını iyi yapmak gerekiyor
YanıtlaSilBeklentisi kendinden, azimli ve bedelli insan kolay kolay mutsuz olmuyor, onu üzmek kolay olmuyor...
YanıtlaSilİnsan isteklerine ulaştıkça mutlu olacağını zanneder. Ulaştığı her imkan geçmişin özlemimi daha da arttırıyor. Ne güzel bir yazı emeğinize sağlık.
YanıtlaSilİnsana yapılacak en büyük kötülüktür bedelsiz bırakmak
YanıtlaSilbir şeyleri değerli kılan çabalarımız. hayatta ne kadar çabalarsak sahip olduklarımızın o kadar çok değeri olur.
YanıtlaSilİnsanı toparlayanda bozan da bedeldir.
YanıtlaSilBireysellesen insan degerlerini unuttu, sahip olduklarinda deger aradi ama asil deger olan sahip olmadigi icin kurdugu iliskilerdeydi.
YanıtlaSilSadece seçimlerinde serbest bırakılan insan…ya şükredersin , ya şikayet. Hayatta durağanlık yoktur
YanıtlaSilHangisi olmayı insan tercih etmeli? bedel ödeyen çocuk olmak , hayatımıza çabalayıp devam eden olmak ve doğru yolda hayatımıza devam eden olmak ne güzel olur.
YanıtlaSilSonuca ulaşınca tatmin olacağını sanan çocuk. Aslında dutu yerken değil ağaca tırmanırken keyif aldığını biliyor muydun?
YanıtlaSilİsteklerimizin peşinde koşup duruyoruz her elde ettiğimizde ise yenisi geliyor mutluluğun isteklerimize ulaşmak yanılgısına düşüyoruz
YanıtlaSilMesele nekadar imkana sahip olduğumuz değil mesele o imkanın hayatımıza nekadar temas ettiği dir.
YanıtlaSilİmkan oluşturmak için harcanan çok zamanda anlayamadık bir miktar imkansızlığın bize çok iyi geldiğini.
YanıtlaSilİmkanlarımız yerine kendi yapıp ettiklerimizi mutlu marifetli olmak günümüzde ıskaladığımız bir durumdu. Ne güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilMutluluğu, şükretmekte ve sahip olduklarımızın kıymetini bilmekte bulabiliriz.
YanıtlaSilİnsan kendi hakettiğinden fazlasını alırsa nankörleşir. Bunu tersine çevirebilmek ancak hakedişimize razı gelmekle olur. Bu yasaya aykırı hareket edende nihayetinde sonucunu yaşar.
YanıtlaSilMutsuzluğum kendi olan değil olan varken eksiği görmede, şükür...Elinize sağlık
YanıtlaSilİnsan kendine dışardan bakamayınca kendinide tanımıyor çünkü isteklerimiz o kadar büyük ki, o isteklerin arlasındaki kendini göremiyor insan.
YanıtlaSilHayatta gördüğümüz kadarıyla her şeyin başı bedeldir hayatta eğer insan bir tek bedeli anlayabiliyorsa çok rahat eder
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı
YanıtlaSilAslında insan eski bayramları değil de geçmişini kendi yüzünün güldüğü günleri özlüyor
YanıtlaSilTüketimin artması insanı bozuyor. İnsan da çocuğunu bozuyor. Çocukta geleceğini bozuyor. Oysa İnsan başlangıcında bozuk değildi.
YanıtlaSilİnsanın imkanı arttıkça nankörleşmeye başlıyor. Ve hep karşısındakinden beklemeye başlıyor. Bu nedenle imkanlar arttıkça insanlar mutsuz oluyor.
YanıtlaSil