İnsan yaşadığı sürece ister. Doğar,
büyümek ister; çocuk olur, oyuncak ister. Okula gider, mezun olmak; mezun olur,
iyi bir iş sahibi olmak ister. Aile ister, para ister, imkan ister… Sevmek
sevilmek, saygı duyulan olmak ister. Başarılı ve mutlu olmak ister. Kazanır da
bir şeyleri. Dost kazanır, para kazanır, imkanlar edinir.. Bunları zamanı
geldiğinde de harcar, bunlardan faydalanır. İnsanın kazanana kadar
hissettikleriyle harcarken hissettikleri farklıdır.
Kazanana kadar yaşanan süreç daha iyi
gelir insana.
Çocukken yapılan doğum günü ya da
uzaktaki akrabaları gelsin diye sabırsızlanmak gibi. Çünkü annesi en sevdiği
pastayı yapıyordur o günlerde. Ya da önemli bir misafir geldiğinde alınan
meyve, muz…
Muzu çok sever bizim Ahmet. Hala manava gittiğinde ilk dikkatini çeken muz kasasıdır. Sarı sarı, bazıları yeşildir ama biraz bekleyince sararacaktır. Cinslerini bile bilir: Latin Amerika, Afrika, Asya cinsleri.. Şimdi yeni bir ırk gelmiş, yerli ırkla aşılamışlar. Eski, küçük ama lezzetli yerli muzun yerine. Artık ondan yetiştiriyorlarmış Akdenizde, özellikle Mersin’de.
Pastayı, tatlıyı da çok sever Ahmet.
Annesinin uzaktaki akrabalar geldiğinde yaptığı pastaya bayılır. Zaten yemek
olayına oldu olası düşkünlüğü vardır. Gerçi o akrabalar yaşlandı artık
gelemiyorlar tabi. Ahmet de büyüdü artık ailesinden uzakta yaşıyor, sık
görüşemiyorlar. Hayat telaşesi içinde koşturup duruyor.
Ahmet de her çocuk gibi koşa oynaya, düşe kalka büyüdü. İyi bölümlerden mezun oldu Ahmet, yüksek lisans, doktora.. Yurtdışına gitti, özel burslar aldı. Dünyanın sayılı üniversitelerinde eğitimler aldı, dereceler kazandı. İşi gereği farklı ülkelere seyahat etmesi gerekiyordu. Bundan dolayı çok fazla kültürün mutfağıyla da tanıştı. “Burada ne yenir?”di ilk sorusu her gittiği yerde.
Fakat bir şey oluyordu zamanla, bir eksiklik vardı. Dünyanın en güzel limonlu kremalı pastalarını yedi İtalya’da. En güzel kahvelerini içti, muzlarını yedi Latin Amerika’da, Afrika’da. En güzel, ödüllü sosların tadına baktı Asya’da. Ve bunları istediği zaman elde etme imkanı vardı hem de istediği miktarda. İstediği kadarını satın alabilirdi, getirtebilirdi. İmkanları çocukluğuna göre çok daha fazlaydı Ahmet’in.
Şimdi tonlarca muz alacak parası vardı.
Annesinin yaptığı pastayı istediği saat eve sipariş edebiliyordu. İstediği
zaman uçağa binip en güzel kahveyi içebilirdi. Ahmet sandı ki daha fazla
seyahat etmeli. Daha fazla ülkeye gitmeli. O zaman aradığı tada yaklaşacağını
düşündü. Fakat bir şeyden aldığımız keyfi artırmanın yolu bu değildi. Keyif
miktar artınca artan bir şey değildi çünkü. Tam tersi işliyordu sanki burda.
İnsan hayatında imkanları arttıkça daha iyi hissedeceğini zanneder.
Tam tersine, imkan insanın doyum marifetini azaltır. Bir şeyden aldığımız keyif onun nasıl ve ne sıklıkta elde edildiğine bağlıdır.
İnsana o basit pastayı yıllar boyunca aratan onun azlığı. Ve elde edinceye kadarki bekleme süreci, yani sabır... Bir de üstüne onun için verdiğimiz emek. Ayda yılda bir alınan muz…
İşte buna bereket diyoruz, azın bereketi. Az olanda bereket vardır.
Bir şeyin miktarını arttırdıkça etkisinin de artacağını zannederiz.
Ama bereket onun miktarıyla
değil, ona nasıl ulaştığımızla ilgilidir.
Şimdi insanın imkanı eskiye göre çok
fazla. Her şeyi var insanın. İstediğine istediği anda ulaşabiliyor, evine kadar
getirtebiliyor. Miktar olarak hayatımızda mevcut ama hissetmiyoruz. Onun
varlığı bize temas etmiyor.
Evliyiz ama eve geldiğimizde eşimiz
yok gibi…
Çocuklarımız var ama seslerini
duymuyoruz…
Arabamız var ama içinde hiç eğlenerek
seyahat etmemişiz...
Çok güzel yazlığımız var, her
gidişimizde tartışmışız…
Yani her şeyimiz var ama aslında yok
gibi, temasını yitirmiş…
Onun için imkanlarımızın artması bize onun temasını arttırmıyor. Teması, yani bereketi artıracak olan onun için ödediğimiz bedel. Onu elde edinceye kadar verdiğimiz emek, gösterdiğimiz sabır.
Ve sahip olduğumuz şeyin miktarı.
Yani az çoktur aslında. İnsan hiç kabul etmek istemese de…
Çok güzel anlatılmış. İnsanın açlığıni nereye koyduğu gerçekten çok önemli :)
YanıtlaSilİnsan imkanların fazla olması uğraşır bir ömür boyu bir zaman sonra anları aslonda az olan daha kıymetli imiş.
YanıtlaSil"Az çoktur aslında insan hiç kabul etmek istemese de" hakkaten cümle ilk okunduğunda kabul etmekte biraz tekleyebiliyor insan ben gibi:) ama biraz düşününce gereçekten hayatımızda çokça karşılığı olan bir cümle bu...
YanıtlaSilAğzının tadını kaybettikten sonra eline ne geçtiyse pek sarmıyor…
YanıtlaSilArada bazı bilgiler kamu spotu gibi olmuş :)
İnsan imkanları arttıkça mutlu olur zannediyor. Ama açlığın doğru yerde değilse zor …
YanıtlaSilElinize sağlık
İnsanın yaşı ilerledikçe bunları daha çok hissediyor sanki.. Gözlerim doldu... Elinize sağlık
YanıtlaSil"İnsan hayatında imkanları arttıkça daha iyi hissedeceğini zanneder. "
YanıtlaSilBu imkanlara rağmen yaptıkları halbuki ne kadar kıymetli, o imkanı kullanmayıp ertelediğindeki bereketin yerini ne alabilir...
imkanlar arttıkça insanda doyum marifeti azalıyor , ne güzel anlatılmış ellerinize sağlık
YanıtlaSilİnsan hep daha iyi olanı. Kedidir istiyor , arayışında bu hedefe dönük tabi yazdaki anlatım gibi mutlu olmak başarılı olma istiyor .. ama miktarında artınca hemen sıradan kalıyor tabi
YanıtlaSilZaten insan hep imkanlarını artırmak için çabalamıyormu hayatta? Olan evine bir tanede yazlık ev eklemek, olan arabasının yanına birde atv almak. İnsan bir şeylerin hayalini kurarken daha mutlu gerçekten. Kırmızı ışıkta son model mercedesimizle yanımıza yanaşan eski, her yeri dökülen bir tofaşın içindeki adama imreniyoruz. Hayal kurduklarımıza sahip oldukça mutsuz oluyoruz. Güzel anlatılmış bir yazı elinize sağlık.
YanıtlaSilİsteğimize ulaşmaya çalışırken ödenen bedeller ile lezzetti hale geliyor ulaşılan sonuç, yoksa bedelsiz elde edilen hangi sonuç bize kıymetli geldi ki ne kıymetini bildik nede hayatımıza bir teması oldu güzel bir makale olmuş.
YanıtlaSilNerde o eski ramazanlar diyoruz ya. Hiç bir şeyin eski tadı yok diyoruz ya. İşte sebebi imkanların artmasiymis meğer. İmkanlar, bolluk, rahatlık...Ama bir türlü tatmin olmayan insanlar...Hep bir üst modelinin peşinde koşmalar. Arabanın, evin, telefonun...Bir de bakmışsın ömür geçmiş ve bunun sonu olmayan bir kovalamaca olduğunu anladığın o an...
YanıtlaSilMiktar artıkça etkisi azalır, Miktar azaldıkça teması artar. Evet çok güzel bir yazı olmuş. Haz alacağımız neyse onun için ödediğimiz bedel önemli. İnsan bedelini sever.
YanıtlaSilİnsan imkanını arttırınca daha mutlu olacağını sanıyor ama imkanları artınca da geçmişindeki o azlığa bakıp mutlu oluyor, çok ama çok ilginç...
YanıtlaSilNice çoklar vardır bendeki ederi az, nice azlar vardır bende ki ederi fazla. Ne için bedel ödüyorsam ve bir o kadar da zor ulaşıyorsam bir o kadar da benim için kıymetli oluyor.
YanıtlaSilbir şeyin miktarı arttığında etkisi hep azalıyor hayatımda bir çok şeyde bunu test ettim
YanıtlaSilGerçekten de insanoğlu daha fazlasını istedik çe temasının azalacağını bilse , hayata karşı daha sabırlı, mutlu ve güçlü olabilir 🤗
YanıtlaSilHayatta sahip olduğumuz şeyler arttı ama sürekli hazzımız azaldı. Artık anlık zevklerimiz var ve bu bizi mutlu etmiyor. O yüzdende hep daha fazlasını istiyoruz.
YanıtlaSilŞu cümle beni etkileyen cümle oldu: ' Yani her şeyimiz var ama aslında yok gibi...' Bazıları yeni bir şeyler alır, kullanmasa da yararlanmasa da alır. Alırken mutlu hisseder, aldıktan sonra onu unutur. Sahip oldukları o kadar fazladır ki insan çok fazla vakti olmadığını çok geç anlar. Fayda edecek olsa bile hepsinden yararlanıp deneyim transferi yapacak vakti olmaz. İşin kötüsü içlerinden bazıları bunun farkında olmasına rağmen şeyler almaya devam etmesi....Auto- unbereket modu bir nevi yani.. insan gerçekten tuhaf.. garip garip işler...
YanıtlaSilİnsan hayatında imkanları arttıkça daha iyi hissedeceğini zanneder. Az çoktur aslında ne kadar da doğru.
YanıtlaSilMiktar insanın en büyük tuzağı. Hangi konuda ne zaman miktara oynadık oradaki hak edişimizi düşürdük kalitemizi bozduk. İmkan peşinde değil de temas peşinde koşabilsek ne kadar sakin oluruz. İnsanı geren şey ihtiyaç dışı imkanları istemek değil mi?
YanıtlaSilBir imkanin kolaylastiriciligi/yeniligi/az kullanilmis olmasi… Benim de onu cok istemem…
YanıtlaSilNasi sanki birlesse hersey tam olacakmis gibi gorunen 2 durum…
Ama nasil da ongorulenin aksi 2 durum…
bir şeye ulaşmak ne kadar zor olursa ulaşınca da lezzeti o kadar güzel oluyor
YanıtlaSilne güzel bir konfor her kes miktara oynarken berekete oynamak
YanıtlaSilKimse gerçek hazinenin nerede olduğunu bilmiyor...
Kıymeti de orada
hiç bitmiyorki istekler. Bir de ne yoksa bizde onu istemekte de çok maharetliyiz. Çok acayip birşey bu, her düşündüğümüz verilsede yeni şeyler bulmakta üstümüze yok. çok ilginç bir canlı türüyüz gerçekten.
YanıtlaSilÖzü sözün. Tebrik ederim emeği geçenleri.
YanıtlaSilimkan insanın doyum marifetini azaltır.
İnsan doydukça açlığı artıyor. Problemde burada başlıyor. Daha fazla doymak için daha fazla tüketmeye başlıyor. İşte şimdi oyun başladı.
YanıtlaSilOkunduğunda etkisi olan bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık.
YanıtlaSilYani çok doğru insan çabasını seviyor aslında. Bunu yeni doğan bir bebekte çok ta güzel görebiliriz. Anne 9 ay karnında taşıdığı için bebk doğduğu andan itibaren onu samimi bir sekilde sevebiliyor ama baba ilk etapta hiç te öyle samimi sevmiyor. O da emek harcadıktan bir süre sonra artık samimi bir sekilde sevebiliyor çocuğu
YanıtlaSilAllah razi olsun cok güzel olmus.. bu zamandaki lezzetler hepsi sahte.. hepsi ilacli yani yazildigi gibi eski lezzet tat yok. Ama aynisida insanlardada öyle eskiden toplanirdi arkadaslar atesin basinda sohbet ederdi sabaha kadar simdi ise herkes telefon basinda ve nerede eski sohbetler.. biz hep acligimiza calistik hep fazlasini yedik yada aldik ama bilmiyorduk ki bereketi kacdigini. Ama azin bereketi tadi temasi bambaska. Cocuklugumu hatirlattiniz Allah razi olsun 🤲🏻
YanıtlaSilKolay ulaşılabilir olan şeyin etkisi azaliyor demek ki
YanıtlaSilAz çoktur aslında. Çok güzel. Tebrikler
YanıtlaSilNe doğru, miktar arttıkça etki azalıyor..
YanıtlaSilİnsan , emek vererek elde ettiği şeyleri anlatırken , bazen gözyaşlarını tutamaz
YanıtlaSilSen acı çekiyor zannedersin , oysa tahmin edemeyeceğin kadar mutludur…
Hımm aldığım tat bundan dolayı azalıyormuş meğerse...
YanıtlaSilMiktar insanın tuzağı oldu. İnsan konforu miktarda aradı. Daha fazlasıyla daha çok doyacağını zannetti. Ve kaybetti :(
YanıtlaSilAz olan , eksik olan kıymetli aslında... hep bir miktar eksik olması iyidir...
YanıtlaSilKivam, ne eksik ne fazla tam ayarinda, tam lezzetinde tam keyif alacagim sekilde
YanıtlaSilKivam, ne bir eksik ne bir fazla, tam ayarinda
YanıtlaSilEvet.. Gerçekten önemli olan imkanlarımızın artması değil onların bize teması..
YanıtlaSilazın bereketini yaşayamadığımız yerde çok olanın teması hep azalacaktır. elinize sağlık
YanıtlaSil'Keyif miktar artınca artan bir şey değil' demişsiniz oysa biz hep miktarla ilgileniyoruz keyif için :( . Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilYedikçe acıkıyoruz, nasıl gizlenmiş:)
YanıtlaSilBu hayatın içerisinde birşeyin miktarını artırdığımız zaman etkisini artırmamız mümkün değildir...
YanıtlaSilDemekki insana çokluk yaramıyor.
YanıtlaSilAz olan çoktur. insanlaraın imkanlarıla mutluluğu ters orantıda, ama insan bunu anladığında çoktan geçmiş olabiliyor.
YanıtlaSilAz olan çoktur. insanlaraın imkanlarıla mutluluğu ters orantıda, ama insan bunu anladığında çoktan geçmiş olabiliyor.
YanıtlaSilTadında yapsak olur mu ki yanlışi..yanlış yanlistir..
YanıtlaSilİlah bir olunca neyi ilahmış gibi aşırı yapsak bize zarar veriyor Allah'tan başka
YanıtlaSilİnsan daha fazlasını ister , egosu ister. İstemekte sıkıntı yok ama ne kadar istediğine bakmak lazım. Miktar arttıkça herşeyin tadı artacak lezzeti artacak sanarız. Oysaki 2. dilim baklavadan sonra 3. nün tadı bile 1.si kadar lezzetli gelmiyor insana :)
YanıtlaSilSahip olduklerımız değil, sahip olduklarımızın teması önemli
YanıtlaSilMesele miktar değil onun temasıdır
YanıtlaSilKeyif miktar arttığında artacak bir şey değildi cümlesini anlayabildiğimizde nasıl da değişiyor her şey
YanıtlaSilİnsan miktar yerine bereketi arttırmaya yönelmeli.. böylesi daha keyifli, daha yaşanılır...sadece rakamlara bakmak insanı yanıltır, rakamların etkisi önemli hayatımıza...
YanıtlaSilharcadığımız emek ve sabır ile ilgilidir.
YanıtlaSilYaşını almış büyüklerimize sorduğumuzda, "masada ya zeytinimiz vardı ya da peynirimiz, ikisinden birisi eksikti ama en mutlu günlerimiz o zamanlardı" derler. İnsanın doyumsuzluğu, açgözlülüğü çoklukta başlıyor. Ne kadar az şükrettik.
YanıtlaSilTemas miktardan her daim değerlidir..
YanıtlaSilİnsan hep miktar artırmaya çalışıyor ama buda ona yaramıyor. Bir evim daha olsun bir arabam daha olsun ama temas etmiyor...
YanıtlaSilİnsan hayatında imkanları arttıkça daha iyi hissedeceğini zanneder. Bu o kadar doğru ki iş hayatına ilk başladğımda harçlık paramı çıkartacak kadar bile param yoktu ama o işi öğrenmek için çok motivasyonum vardı. Üstünden yıllar geçti işimde başarılıyım para kazanıyorum ama imkanım yokken ki çalışma isteği ve keyfi yok şu anda..
YanıtlaSilO sıcaklık, o ortakların samimiyeti. Çocukluk gibi özlenilen, aranılan mutluluklar…
YanıtlaSilinsan gerçekten neyi istediğini, nasıl mutlu olacağını unutuyor. Teşekkürler…
Nerede o eski bayramlar diyesi geliyor insanın. Daha az imkanla daha çok mutlu olurduk aslında şimdi nerede....
YanıtlaSilAzı küçümseyen çoğu bulamaz
YanıtlaSilMiktar ile ilgili çabamızı teması ile ilgili çabamızın önüne geçti. Miktar çabalarımız da bize pişmanlıklar satın aldı. Temas ve miktarı çok güzel anlatan, biraz da çocukluğumuza götüren bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık..
YanıtlaSilÇoçukluğumuzun bayramları..
Silbayramda bir lastikli ayakkabı alınırdı yatağımıza koyar öyle uyurduk gece defalarca heyecanla uyanmalar sabah oldumu acaba diye..
şimdi çoçuklarımız marka olmayınca giyinmiyor birini eskitmeden diğerini istiyor..
Alıncada memnuniyetsiz..
Ah şu miktarlar kazandım sanıyorsun kaybettiklerini görmeden..
👏👏👏
SilMiktar arttıkça etki azalır her yerde geçerlidir. Sen neyin miktarını artırıyorsan etkisini azaltıyorsun demektir...
YanıtlaSilİnsan her şeyin en iyisine sahip olmak ister olduğunda da onun daha iyisi var mı diye araştırmaya koyulur. Aslında yapmamız gereken elimizdeki imkanlardan ne kadar tat alabildigimizdir. İmkanın çok olması çok tat alacağımız anlamına da gelmez.
Eskiler derdi ki : sevildiğin yere sık gidip gelme... Miktarla alakalıymış demekki...
YanıtlaSilAz olan şey hep değerli, eskiden her mevsimin belli bir sebzesi ve meyvesi vardı, bu yüzden daha lezzetliydi, istediğimiz zaman alamıyorduk.
YanıtlaSilİki kavga eden karı koca bir kaç ay ayılırsa güzler günler hatırlamaya başlar.
Hakkaten ya.. insan sevdiği şeyin miktarını çok fazlalaştırmak istiyo da ama fazlalaştırınca da gına geliyo o şeyden. O zaman napcaz? “Kararında” heralde? Öyle mi yazar bey/hanım? :)))
YanıtlaSilİnsanı aldatan şey miktar ile mutlu olacağını sanmasıydı. Hep miktarı arttırmak ile ilgilendi, orada oyalandı. Aslında önemli olan sahip oldukları ile yapabilmesiydi. Ona temas eden neydi. Kamyonun kasasında gittiği piknikten çok keyif alan da vardı, özel jeti ile gittiği tatilden hiç keyif alamayan da... O zaman aldandı insan, yanlış yere konsantre oldu...
YanıtlaSilÇok istediğim o araba bir yıl sonra nasıl eziyetim oldu. İnsanın mutluluğu bir şeyi elde edene kadardır. Çünkü insan hep ister.
YanıtlaSil