Halil, sabahın ilk ışıkları ile yola koyulmuştu. İstanbul’da çarşının içerisinde, mütevazı, kendi halinde orta büyüklükte bir züccaciye dükkânı vardı. Ülkenin geldiği ekonomik buhran ve yüksek enflasyondan dolayı satışlar geçen 6 aya göre hissedilir derecede düşmüştü. Hâlbuki 8 yıl önce iş yerini açana kadar birikim yapıp, hayalindeki dükkânı açabilmek için ne kadar emek sarf etmişti. Buraya kadar hep mücadele ederek gelmişti. Kıymetini bildiği için de işine sahip çıkmayı çok önceden öğrenmişti.
Biliyordu ki hiçbir
müşteri yokken bile kalkıp iş yerini temizleyen, kepenkleri kaldırıp her an
biri gelecekmiş gibi müşteri bekleyenin bereketi bunları yapmayanlara göre aynı
olmayacaktı.
Kıtlık zamanında yapılanlar bolluk
zamanının bereketini belirler.
Halil’in karşı çaprazında bulunan, sevdiği meslektaşı
İbrahim ise bu günlerde dükkânını giderek geç açmaya başlamıştı. Gelen müşteri
onun istediği fiyatı vermek istemediğinde zaman zaman sesinin yükseldiği de
karşı dükkândan duyulur olmuştu. Bir müddet sonra enflasyon tek haneli
rakamlara inmeye başlayınca çarşıdaki müşteri sayısı da artmaya başladı. Tam da
yaz ayı düğün sezonuna girilmişti. Tek umutları bu sezonu yüksek karla geçirip
1 yılın telafisini hızla yapabilmekti.
Bir gün Halil’in dükkânına bir müşteri geldi ve
kendisinin acilen yüklü miktarda mal alması gerektiğini belirtti. Söylenen
miktarı, elinde bulunan ürünlerin neredeyse büyük bir kısmına siparişini
verdiği ürünleri de ekleyerek ancak karşılayabilecekti. “Bir hafta içinde
malları alabilirsem üç aylık çek ile ödeme yapabilirim” demişti müşterisi. Bu
miktarda bir ürünü hele ki hiç pazarlık etmeden istemesi Halil’in dikkatinden
kaçmamıştı. Her ne kadar ihtiyacı olsa da ürünleri o kadar sürede temin
edemeyeceğini belirterek gelen teklifi reddetti.
Halil öğlen yemeklerini çarşıdaki esnaf lokantasında
yiyordu. O gün de lokantada İbrahim’e denk geldi. Onu gören İbrahim heyecanlı
bir sesle:
“Ah Halil, hoş geldin. Gel buyur, otur masama da sana
yemek ısmarlayayım” diye hızla önüne atıldı.
“Hayırdır İbrahim bugün çok neşelisin. Uzun süredir seni böyle mutlu görmedim” dedi Halil. Bunun üzerine İbrahim büyük bir keyifle, çok yüklü bir sipariş aldığını ve temin etmekte çok zorlansa da iyi para kazanacağından bahsetti. Hâlbu ki İbrahim dükkânını açalı daha 6 ay olmuştu. Halil, teklifin aynı müşteriden geldiğini anlayınca yüzü biraz düştü. Bunu gören İbrahim: “Ne oldu, benim adıma sevinmedin mi?” dedi.
İnsanların kimi olaylara sevinirken, kimi de işaretini görünce sonucuna üzülür.
“Yok, sevindim tabi ama aynı kişiler bana da geldiği için
senin adına endişe ettim bir an. Bak İbrahim, aynı müşteri senden önce bana
geldi. Ancak rahat tavırları ve bu derece yüksek bir işi hızla vermeye hevesli
olması bende şüphe uyandırdı. Böyle bir fırsat çıraklıkta insanın başına
gelmez. Gelirse de senden götürmek için gelir. Tam da dar boğazdan yeni
kurtuluyoruz, riski olmayan mevcut müşterilerimizin sayısı giderek artıyor.
Böyle bir satış açıkçası beni endişelendirdi. O yüzden seni de uyarmak istedim”
dedi.
İbrahim ise Halil’in sözlerini kulak arkası edip keyifle, ticaretini yapmaya kararlı şekilde masadan kalkıp gitti. Aradan bir buçuk ay geçmişti. Ancak İbrahim müşterisine bir türlü ulaşamaz oldu. Malları vermişti vermesine ama çekin karşılıksız çıkmasından endişe ediyordu. Dayanamadı ve daha çekin gününe 1 ay kala koşarak bankaya gitti. Ancak aynı müşterinin birçok ödenmeyen çeki olduğunu öğrenince Halil’in sözleri aklında tekrar tekrar dolaşmaya başlamıştı bile:
“Fırsat, çıraklıkta insanın başına gelmez, gelirse de senden götürmek için gelir.”
Hâlbuki İbrahim bu ticaretinden
kazanacağı para ile yan dükkânı da alıp büyütmenin hayalini kuruyordu. Daha
ticarete atılalı çok kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen zihnindeki
isteklerine hâkim olamamıştı.
Nasıl ki bir kiraz ağacının dalları kiraz taşımak için
elverişli olduğu halde onun yerine elma asmaya kalktığımızda dallar eğilir veya
kırılırsa, işte İbrahim’e de asıl zararı veren, gövdenin yeterli olgunluğa
ulaşmasını beklemeden ticaretine ağır bir yükü yüklemesiydi.
Ticaretin gerçekleri ile ilgili özellikle de büyüme ve kazanma isteklerimize yönelik çarpıcı bir yazı olmuş. Teşekkürler
YanıtlaSilTebrik ederim yazınızdan dolayı... Günümüzde malesef insanlar bu tuzağa düşüyorlar.. Çalışmadan kazanmanın.. İşi öğrenmeden iş büyütmenin derdindeler... Oysaki zahmette rahmet vardır..
YanıtlaSilGünümüz nasıl özetlenmiş… hakkaten insanımız hızlı kolay ve emeksiz para peşinde. O hızla ulaşıp da başarısı daim olanı pek görmedim. Biz yanlış yere mi odaklanıyoruz acaba..
YanıtlaSilKiraz dalına elma asmak çıraklığa çok güzel örnek olmuş. Hele şu dönemde çok kiraz kırılacak gibi inşALLAH kendimize hakim oluruz... Zihninize sağlık...
YanıtlaSilAh insan ne çok acele ediyor. Oysa doğada herşey birbirine bu kadar uyumlu iken uyumsuzlukla kazanacağını düşünen insan. Emeğinize sağlık çok güzel olmuş
YanıtlaSilÇıraklıkta fırsat gelmez gerçeğini bilmediği için o kadar çok zarar eden var ki…
YanıtlaSilAllah bizleri sahip olduğu ilmin hakkını verenlerden etsin.
Ne güzel anlatmışsınız, İnsan hemen istiyor sonucu ve acele ediyor. Oysaki acele ettiğinde insan bilincini veremiyor, düşünemiyor. Düşünmeden yaptığım işte nasıl başarılı bir sonuç alabilirim ki?
YanıtlaSilBir olay duygularımızı bu kadar aktifleştiriyorsa, bizi çok heyecanlandırıyorsa bir durup sakinleşmemiz gerekiyor. Bir anlık heyecan tüm emekleri çöpe atabiliyor..
YanıtlaSilTicaretteki illüzyonlara ilişkin güzel bir yazı olmuş elinize sağlık
YanıtlaSilInsanoglu cok sabirsiz ve git gide sabirsiz hale geliyor, sabirsiz bir sekilde ticaretini buyutmek istiyor ve cirakligina hurmet etmiyor. Bu durum cok guzel anlatilmis.
YanıtlaSilÇıraklık döneminde fırsat gelmez .
YanıtlaSilgelirse de vermeye değil götürmeye gelir. Başarının ve ticaretin yasalarını ne güzel anlatmışsınız . teşekkürler .
Çok güzel o son meyve ağacı örneği güzel özetlemiş gerçekten insan neden sorusunu bol bol sormalı, neden bu müşteri geldi bana, işte burada da bir yönetenin olduğunu bilmek gerek çünkü şansa inanırsa insan çabuk tuzağa düşer
YanıtlaSilİnsanın aceleciliği hele ki miktar yüksek olunca bilincini kapatıp her türlü egosuna uydurması.. insan çıraklığında sabretmeyi ve aza kanaat etmeyi bilmeli.
YanıtlaSilKıtlık zamanında yapılanlar bolluk zamanının bereketini belirler
YanıtlaSilİnsan hep aceleci bu yüzden olgunlaşmadan meyveyi dalından koparıyor. Sonra tadı yok deyip sinirleniyor daldaki meyveye. İşinde sosyal hayatında, ilişkilerinde dahi aynı hataları yapıyor maalesef. Sonra hayat neden böyle deyip suçu yine daldaki meyveye atıyor.
YanıtlaSilDuygularla hareket edince istemediğimiz sonuçlarla karsilasabiliyoruz
YanıtlaSilEnteresan bir şekilde bir çok kişiden bu tarz olaylar başına geldiğini duyuyoruz.
YanıtlaSilÇıraklıkta fırsat gelmez geliyorsa bizden almaya gelmiştir...Güzel bir bakış açısı emeğinize sağlık
YanıtlaSilErken gelen her güzel haber, iyi haber olmayabilir. İnsan kendisine gelen fırsatların hangi dönemde geldiğine iyi bakmalı. Çıraklık döneminde gelenler insanı ne kadar heyecanlandırsada malesef reddedilmesi gereken fırsatlardır.
YanıtlaSilBenim gelişebilmemin yolu, gelişmenin şartlarını yerine getirmemden geçiyormuş aslında,
YanıtlaSilOnu çok istememden değil...
Çıraklıkta fırsatmış gibi görünen şeylere insan aldanıyor. Onu uyaranlara beni kıskanıyorlar gözüyle bakıyor. Hayatın içinden çok güzel bir yazı olmuş, emeğinize sağlık.
YanıtlaSilÇıraklıkta para kazanamazsınız aynı zamanda birisi size pazarlıksız geliyor ve yüksek fiyattan yüklü bir miktarda mal almaya geliyorsa bilin ki size bunun ödemesini yapmayacak iz ve işaretleri okumayı bilmezsek ve deneyim transferi yapmazsak her zaman aynı sonuçla karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır
YanıtlaSilYazıyı çok beğendim. Çıraklık zamanlarımızda duygularımız okadar aktif ki gelen siparişler , harcadığımız giderler pek farkına varmıyoruz. Bir an hepsi olsun , kocaman ofisim olsun en iyileri olsun derdine düşüyoruz.
YanıtlaSilBöyle bir durumla karşılaşsak bunun farkına bile varamıyoruz o satışın heyecanıyla bize uyarana bile ters davranabiliyoruz. Farkındalık için çok güzel bir yazı olmuş. Şu sıralar ihtiyacı olanın bu yazıyla karşılaşması ümidiyle.
YanıtlaSilBöyle düşününce ne kıtlık kıtlık gibi olur ne de bolluk. Aslında hep bir sonraki kademe kolaylaşmış oluyor. Elinize emeğinize sağlık.
YanıtlaSilHırs, insana yanlışlar yaptırabilir.
YanıtlaSilİnsanın hayat içerisinde iz işaret okuyabilmesi gerçekten büyük konfor..
YanıtlaSilZaten sonunda kaybedecekse ne anlamı var ki şu an ağrı kesicinin.?
Ah insan bir bilebilse..
Bazen bilir de, bir de yapabilse..
Çıraklıkta maksimum bedel minimum sonuç vardır. Fırsat gibi görünen büyük işler aslında bizi heyecanlandıran ve reddetmeyeceğimiz teklifler ile gelir. Orada ki tepkimizi kontrol edebilmemiz gerekiyor.
YanıtlaSilÇok güzel olmuş
YanıtlaSilTicarette insanın aceleciliğinin başına çok büyük işler açtığına yeniden şahit oldum...
Kiraz ağacında kiraz güzel :)
o çek ödenmiş olsaydı belki sonraki büyüteceği işte daha da büyük zarara uğrayacaktı. aslında çıraklıktaki zorluklar ve olumlu sonuçların hemen gelmeyişi, bizleri işler büyürken ölçülü kararlar almaya sürükler...
YanıtlaSilHalil ve İbrahim' i görünce Halil İbrahim sofrasının bereketi üzerine bir beklentiye giriyor insan :) Ama beklenmeyen yerden güzel mesajlar gelmiş bu yazı ile birlikte. Aslında bu öyküde verilen 3 mesaj tek bir noktada toplanıyor. Hiçbir olay bir anda meydana gelmez. Her olay olmadan önce işaret verir, olduktan sonra iz bırakır. İnsan önce karşılaştığı durumda duygularını pasifize etmeli sonra irdelemeli, merak sorularını olmalı ve olaya bilincini vermeli. Sonra iz ve işaretleri okuyup deneyim çıkarmalı! Aksi halde hikayedeki İbrahim' in durumuna düşmek çoğu zaman içten bile değil.
YanıtlaSilGelen her fırsat aslında fırsat da olmayabilir, özelliklede çıraklık sürecindeysek. İnsan istekleri olduğunda aceleci bir tavırla sonuca ulaşmak istediği için yanlış kararlar verebiliyor. Küçük küçük kazanmak yerine tek parçada büyük bir kazanım elde etmek istiyor. Azı küçümsediğimiz için bereketi de kaçırıyoruz.
YanıtlaSilTicarette gelen fırsatların işaretlerine bakarak nasıl hareket edilmesi gerektiğine dair güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilDeneyimsel Tasarım Öğretisi eğitimleri ile, yaptığı deneyim transferi ile insana iz ve işaret okumayı öğretir. İnsan bu şekilde çok daha az yanılır. Karşılaştığı olaylarda başına gelebileceklere karşı ciddi bir öngörü sahibi olur, tıpkı bu öyküde olduğu gibi...
YanıtlaSilMerhaba öncelikle elinize salık çok uyarıcı bir yazı olmuş
YanıtlaSilFırsat çıraklıkta gelmez geliyorsa daha fazlasını götürmek içindir.
Günümüzdeki yanılgıların temeli , kiraz dalına, kirazdan başka şeyler sığdırmaya çalışmak.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık
YanıtlaSilHer işin başlangıcı zordur. Fırsat geliyorsa bu bizim içimizdeki niyetle ilgilidir. Zaten baştaki niyetler düzgün değilse bize söylense de anlamayız.
YanıtlaSilDemek ki her şey herkes için aynı şeyi ifade etmiyor. Kimisi için fırsat denilen şey aslında onun için bir kayıp olabiliyor. Ama o fırsat dediğimiz şey başka zaman geldiğinde yani ustalığında o zaman o gerçekten fırsat oluyor. Ama insan aceleci olduğu için ustalıktaki imkanları çıraklıkta istiyor o yüzden gelen şeyi de fırsat olarak algılıyor halbuki o kayıp.
YanıtlaSilİnsan oğlu hemen sonuca ulaşmak istiyor hiç bir bedel ödemeden Faydalı bir yazı olmuş, çok güzel teşekkürler
YanıtlaSilBüyük açlıklara rağmen seni doyuruyor gibi görünene hayır diyebilmek. Gerçektek yürek isteyen bir duruş. Bu yürekliliği anlayıp hayatımıza yansıtmak inşALLAH nasip olur emeğinize sağlık.
YanıtlaSilCiraklik ne kadar önemli birdaha ögrendik, ciraklik kazancla degil.. firsatlar hep gelir ama almak icin gelir bunu bilmek insani rahatlatiyor ve ona göreye müsterisini secebiliyor. Ve bu ciraklik ustaliktaki sürecide belli ediyor ne güzel. Allah razi olsun. RAB bim en güzel sekilde cirakliklarimizi atlatmamizi nasip etsin.
YanıtlaSilİnsanoğlu olarak isteklerimizin sınırı yok ama bir sınır koyup ihtiyaç ve isteklerimizi ayırmamız gerekiyor, ki kazancımız temas etsin, çıraklığımızda sağlam adım atalım ki ustalığımız o kadar temaslı olsun. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilYazının başlığı gerçekten de bir çok şeye güzel bir mesaj veriyor... Şuan günümüzün en büyük sorunlarından birisi bu ticarette... Aslında İbrahimin yapması gereken o dala elma asmak yerine dallarını güçlendirmesiydi... İnsan isteğinin yoğun olduğu yerlerde önünü pek göremiyor... Ama Halil gibi o konunun yasasını bildiğinde ise sonucu öngörebiliyorsun... Buda insana çok büyük bir konfor sağlıyor... kaleminize sağlık... bilinç açıcı farkındalık kazandıran bir yazı olmuş.
YanıtlaSilYeni başladığın bir işte aceleci davranıp merdivenin basamaklarını üçer beşer çıkmaya çalışmak malesef hep hüsranla sonuçlanır. Basamakları birer birer çıkan daha fazla yol alır.
YanıtlaSilİnsan sabırlı olmayı, susmak durağan zannediyor, ama Sabır duygusal dayanıklılıktır, sabır doğru olanı yapmak yanlıştan sakınmaktır.
YanıtlaSilMüşteri var kazandırır. Müşteri var ayıp örter. Müşteri var sahip çıkar. Ama öyle bir müşteri var ki... sana malını 5 e katlayacakmışsın hissiyatı verdirir. Ve tehlikelidir
YanıtlaSilTeşekkürler çok güzel ve anlamlı bir yazı olmuş. Makale ismi de çok güzel seçilmiş
YanıtlaSilHer sakallı dedem değil miş
YanıtlaSilNe güzel söylemiş Yunus İlim ilim bilmektir ilim kendini bilmektir Sen kendini bilmezsen ya nice yaşamaktır Allah'ın insana verdiği en değerli hediye ilim insanın ilmi olunca haddini de biliyor çıraklığını da ustalığını da biliyor Özellikle de ticarette çok işine yarıyor insanın kimin vermeye kimin almaya geldiğini Teşekkürler çok güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilTüm mesele gözlemleyip irdeleyip sebep oluşturmak üzerine kurulur idi, sonra sonucu gözlemle ya deneyim çıkar ya da sürecini ilerletmeye devam et. Tüm bu süreçte de akan sürece uyumlan
YanıtlaSil