Hepimiz bir yerlerden duymuşuzdur. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethetmeden önce çarşısında bir geziye çıkar. Bal almak ister. Yanında da birazcık tereyağı… Satıcı balı verir fakat tereyağını karşı komşusundan alması için onu yönlendirir. Sebebine gelince;
- "Ben siftahımı yaptım ama o henüz yapmadı." der.
Hikayenin gerisi herkesçe malum.
Bu hikaye doğrudur ya da yanlıştır ama vermek istediği mesajı güzeldir. Bir çarşıda esnaf bir olduğunda, ticaretin de farklı seyredeceğini söyler.
Bahsedeceğim cadde karşılıklı dükkanların olduğu bir caddeydi. Mobilyacısı da vardı berberi de. Hatta aynı markanın farklı bayileri de hafif birbirine uzak olarak aynı cadde üzerindeydi.
Caddenin kalabalığı da malum. Farklı ihtiyaçları olan yüzlerce insan her gün bu caddede yürüyordu.
Eski İstanbul fotoğraflarından anımsarsınız . Hani esnaf, dükkanının önüne birkaç tane tabure koymuş da yan komşusuyla tavla oynuyor. İşte o esnada muhabbet alır başını gider ya, öyle bir havası vardı caddenin. Bu muhabbetin konusu bazen askerliği gelen oğlandır bazen nişanlanacak kızıdır bazen aşağıda boşalan dükkandır ama en çok da ekonomidir.
Esnafların sürekli muhabbetini yaptığı konular vardır, ekonomi bunların başında gelir. Parayı dolarda mı tutmak lazım yoksa altından mı devam etmeli? Hele de muhabbet buradan başlarsa saatler, saatleri kovalar. Bu muhabbet kiminin gerilmesine, kiminin sessiz kalmasına, kiminin yeni şeyler öğrenmesine kadar yayılır. Ama günün sonunda herkes kendi dükkanındaki işleyişten sorumludur.
Bilirsiniz her zaman kazanan tarafta yer alamazsınız. Bazen kazanır bazen o kadar kazanamaz hatta bazen de kaybedersiniz. Denizin dalgası gibi kasadaki para zaman zaman artar zaman zaman da azalır. Malı müşteriye satarsınız ama bazen mağazanızın ihtiyacı için kullanmak zorunda kalabilirsiniz. Ya da çocuğun okul taksidi geldiği için hesabı iyi yapmak zorunda kalırsınız. İşte satıcılar burada ikiye ayrılırlar adeta. Okul taksidini müşteriden çıkartmak isteyen ya da müşterinin ihtiyacı ile ilgilenen. Yazın boyatacağı evin parasını müşteriden çıkartmak isteyen ya da müşterinin ihtiyacı ile ilgilenen. Bu liste böyle uzar gider. Bir tarafta müşterinin ihtiyacı ile ilgilenen diğer tarafta henüz bunu öğrenememiş olan. Haliyle bunu öğrenemeyince müşteri ile diyaloglar da farklı seyrediyor.
Yani esnaflar sürekli olarak aralarında bir sohbet içerisinde olurlar ve bu bazen ekonomi olur ama aslında mevzu ekonomi iyiyken de kötüyken de karşı tarafın ihtiyacını ve diğer esnafların ihtiyaçlarını, kendi ihtiyacı gibi görüp ahlaklı bir ticaret yapabilmek.
Bayi ziyareti yapan Ali Bey de bunun gayet farkındaydı. İlk girdiği bayisinde işlerin nasıl gittiğini sorduğunda 45 dakikalık bir miting dinledi. Birkaç bardak çay ve iki tane kurabiyeyi tüketivermişti. Ama bayi sahibi bir türlü susmak bilmiyordu. Sinirli bir adamdı. Gergin olduğu için çalışanlar da pek onun etrafında bulunmuyordu. Herkes ya yapacağı bir iş peşinde koşuyordu ya da ara sokağa çıkıp orada sigarasını içiyordu. Mağazaya girdiğinizde, sizi kimin karşılayacağı da meçhuldü bu yüzden.
Ali Bey sadece patronla konuşmuyor, aynı zamanda mağazada gözlemler de yapıyordu. Haliyle bu bayiye ilk girdiği andan itibaren içini olumsuz bir duygu kaplamıştı. İçerisinin az aydınlatılmış olması da belki buna sebep olmuş olabilirdi. Neden aydınlatmanın bu kadar az olduğunu sorduğunda, masanın üzerindeki elektrik faturasını gösterdi patron. Peki ama mobilyanın üzerindeki tozlar da temizlikçi maaşından ötürü müydü acaba? Ya da her sorduğu soruya karşılık bir bahane mi üreteceklerdi? Ki sohbetin geneli böyle geçmişti. Çocuğun okul masraflarını dahi bir yere iliştirmişti patron. Ne patrondu ama…
Ali Bey müsaade isteyip kalktığında 1,5 saat geçmiş ve içi de bir hayli sıkılmıştı. Kendini caddeye attığında derin bir nefes aldı ve biraz toparlanmak için arabayı yerinde bırakıp diğer bayiye yürüyerek gitmeye karar verdi. Hem böylece muhiti de biraz daha tanımış olurum diye düşündü.
Dörtyüz metre ilerideki ikinci bayilerine geldiğinde kapıda kendisini güler yüzlü bir eleman karşıladı. Müşteri olduğunu zannederek;
-Hoşgeldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim?
diye sordu. Ali Bey bozuntuya vermemişti ve bir oturma odası grubu baktığını söyledi. Kapıdaki görevli,
-Siz şöyle buyrun, ben hemen arkadaşımı size yönlendireyim.
diyerek Ali Bey’i oturma gruplarının olduğu bölüme doğru geçirdi. Satış görevlisi gayet güzel giyimli, gözlerinin içi parlayan, diksiyonu güzel ve sıcakkanlı yaklaşımda biriydi. Ali Bey’in önce ihtiyaçlarını sordu ve ardından da ona çeşitli ürünlerini sundu. Ali Bey, kendi siparişinin öne çekilip çekilemeyeceği konusunda kendisine yardımcı olabilirler mi acaba diye sorduğunda, termin süresi hakkında bir esnetme yapamayacağını söyledi. Çünkü yaz ayı olduğu için siparişler bir hayli yüklü demişti. Ali bey buna biraz şaşırmıştı. Çünkü az önceki mağaza pek de siparişlerin kalabalık olduğundan bahsetmiyordu.
Derken mağazanın sahibi Bülent Bey kapıdan içeri girip Ali Bey’i görünce;
- “Ooo! Ali Beyciğim, hoşgeldiniz.”
dedi. Satış görevlisi biraz şaşırmış olarak bir Bülent Bey’e bir Ali Bey’e bakıyordu. “Ali Bey bizim markanın danışmanlığını yapıyor” dedi Bülent Bey. Satış görevlisi biraz oyuna getirildiğini düşünse de bozuntuya vermeden tanıştığına memnun olduğunu söyledi.
Bülent Bey’in odasında kahve içiyorlardı. Bir önceki mağazanın aksine Bülent Bey yüklü siparişler aldıklarını, işlerin gayet iyi gittiğinden bahsetti. Masraflar elbette vardı ama bunun için müşteriyi suçlayamazlardı. Hele de masrafı müşteriden çıkartmak hiç mi hiç doğru olmazdı.
Ali Bey duydukları karşısında memnuniyetini gizleyemiyordu. Bir yandan da bir önceki mağazada yaşadıklarını geçiriyordu aklından. Aynı ülke, aynı şehir, aynı şartlar altında olmalarına rağmen iki mağazanın da müşterilerine yaklaşımı birbirinden 180° farklıydı.
Sohbetin sonlarına doğru Bülent Bey, Ali Bey’den bir ricası olduğunu söyledi;
-Biliyorsunuz caddenin yukarısında sizin bir bayiniz daha var. Fakat mağazanın hareketliliği biraz az. Tabi, olabilir. İnsanın arada müşteri sayısı azalır bazen de artar. Fakat Ali Beyciğim o taraftan bize gelen müşteriler, mağazanın kendilerine olan davranışlarından şikayetçi. Siz hiç öyle değilsiniz diyorlar. Açıkçası ben de esnaf bir arkadaşımla böyle kıyas edinmekten pek memnun değilim. Ben de isterim ki onlar da kazansın biz de kazanalım. Fakat bu tavır caddedeki bütün esnafı etkiliyor. Bizim konuşmamızdan ziyade acaba siz arkadaşlarla bir görüşseniz nasıl olur diye düşündüm.
Adam sözlerinde son derece haklıydı. Bu mağazaya girdiğinden beri gerginliği kalmamıştı. Oysa bir önceki yerde son derece gergin hissediyordu. Aydınlatmanın az oluşu, mobilyanın tozlu oluşu, gelen çay bardağının kenarındaki su lekesi… Hepsi sebep olabilirdi. Ama bunun asıl sebebinin mağaza sahibinin ahvali olduğunu anladı.
Mağazadan çıkıp arabasına doğru yürürken, Ali bey düşünüyordu. Bir insanın duygusal durumu ve satış yapması arasındaki bağı düşünüyordu. Sonrasında bunun sadece satış yapmak değil de insanlarla kurulan ilişkide de geçerli olduğunu anladı. Evet evet, duygularını kontrol edemeyen insanların konuşmaları, müşteriyi karşılama şekilleri, çalışanlarıyla diyalogları ve hatta kendi dışındaki tüm insanlarla ilişki kurma biçimleri… Bir ilişkinin kimyası, tüm bunlardan son derece etkileniyordu.
Peki neydi bu kimyayı etkileyen faktörler?
Ya da…
Neydi duygularımla aldığım kararlar arasında ilişkilerimi etkileyen o organik bağ?
Kaldı mı öyle esnaf, başkasının faydasını gözetip, onları düşünebilen insan . Malesef güzel değerlerimiz yok olup gidiyor.
YanıtlaSilİnsan her yaşadığı olumsuzluğu başkalarına yükleyince o sıkıntıdan kurtulacağını zannediyor.
YanıtlaSilBu yaklaşım, uzun vadede güven ve başarı getiriyor. Başarı, sebepleri doğru oluşturmak ile başlıyor.
YanıtlaSilİnsan duygularına göre hareket ettiğinde günlük değişkenlikler de çok oluyor. Müşteri de standartını oturtmuş her gün farklı davranmayan satıcı istiyor..
YanıtlaSilDuygularımızı yönetmemiz gerekiyor. Peki bunu nasıl yapacağımız bilmemiz mümkün mü? İnsan farklılıkları gördüğünde ve buna uyumlandığında anca bu kanıya varıyor.
YanıtlaSilKazanmak ama nasıl? İlişkinin yasası kazandırırken kazanmaktır. Sadece kendini düşünen hiç bir ticaret kalıcı olmaz. Kazanan kişi her zaman sana geri gelir. Satışı müşteriye çevirmenin tek yolu kazandırmaktır.
YanıtlaSilKazanmanın en sürdürülebilir yolu, karşındakine de kazandırmaktır. Bir ilişkide tek taraflı kazanç uzun vadede kaybettirir. Peki, insan ilişkilerinde kazandırmayı ön planda tutuyor mu?
SilBir insan samimi olarak nasıl otorite sahibi olur diye sorsalar...bu yazıdan sonra cevabım çok net...ahlak sahibi olarak.. karşıdakinin ihtiyacını kendi ihtiyacının önünde tutarak..insanların çoğunun umursamadığı bir gerçek bu..
YanıtlaSilBir esnaf olarak Ali beyin ilk girdiği esnaf ile ikincisi arasında bir yerdeyim hedefimiz Bülent bey gibi olmak inşeAllah :)
YanıtlaSilinsan nasıl da golü kendi kalesine atıyormuş onu anladım bu yazıda..
YanıtlaSilEvet güzel yazı ama masraftan bunalan esnaflar bazan farklı davranabiliyor. Duygular kolay kontrol edilemiyor.
YanıtlaSilGuleryuzlu ve enerjik insanların çekiciliği karşısındaki insanın ihtiyacına konsantre olması onu bu hayatta diğer insanlardan daha başarılı ve mutlu kılıyor. Aksinde ize gerginlik kızgınlık insansın kendi hücrelerini bile yok ediyor .
YanıtlaSilGerçekten bağzı mağazalara girince enerjisinden mi nedir biran evvel oradan çıkasım geliyor. Demek ki sebebi buymuş.
YanıtlaSilGerçek hayatta çokça kez karşılaştığımız bir esnaf-müşteri ilişkisi çok güzel kaleme alınmış. Elinize sağlık...
YanıtlaSilHerkes böyle yapiyor aci ama gercek.. insanlar herseyi firsata bagliyor kisa yoldan zengin olim kazanim, ama yaniliyor.. yanlis anda üstün gelir ama gercek ise mutlaka gerceklesir. Sen saklamaya calisirsin ama en kisa zamanda ortaya cikar. O yüzden gercekten yana olmak en güzeli ve en dogurusu. Duygular hep kisa yolu secmek ister burda iste dogru karari vermek cok önemli. Senin yarinini belli eder kararin.
YanıtlaSilGerçek her zaman su yüzüne çıkar ve kısa vadeli kazançlar uzun vadede kayba dönüşebilir. Duygular, hızlı çözümler arasa da doğru olanı seçmek geleceğin temelini atar. Peki, bizler kararlarımızı alırken duygularımızın mı yoksa gerçeğin mi peşinden gidiyoruz? Bu soruyu kendimize sormamız gerektiğini düşünüyorum.
Silİlişki dediğin olay zor hocam…
YanıtlaSilDuygularımız bizi kontrol ediyorsa ve bununla birlikte çevremizde etkileniyorsa böyle güçlü bir etkisi olan şeyi kontrol etmek isterim.
YanıtlaSilDuygularıma hakim olduğunda neleri değiştirebilirim büyük farkındalık oluşturdu bu yazı.
insanın duygusal durumu ve satış yapması arasında bir bağ olduğu gibi ilişkilerinde de bu böyle
YanıtlaSilNurullah kolancı
YanıtlaSilİnsan kendi sonucunu kendisi hazırlıyor sonuç mı bakıyor yoksa sürecinden keyif mi almak istiyor
Sürecinde keyif almaya bakarsanız bulunduğunuz yeri ortamı güzelleş tizin ve ortam güzelleşir oraya gelen insanlarda keyif alır tıpkı ikinci bayi gibi..
Sadece kendini düşünen değil aynı zamanda dış dünyasındaki insanları da düşünen kişiler bu hayatta anlık olarak değil toplamda kazanabiliyor. 2 esnafın birisi o kadar çok istekleri var ki hayattan bunu yönetemediği için davranışları olumsuz etkilenirken, diğer esnaf ise bilincini müşterisine fayda vermek olduğundan dolayı işleri zamanla büyüyor. Hayatta her şey her şeyle ilişkili olduğundan esnafın bereketini de etkiliyor.
YanıtlaSilGerçekten akıllı bir insanın karşı tarafı düşünen olduğunu anlayan bir toplum olduğumuz zaman işte o zaman herşey çok değişecek.
YanıtlaSilBencilce çıkarlarına hizmet eden bir insan tam manasıyla ayağına sıkan insandır.
Senin hayrından bana da hayır var sayın müşterim.
Hoşgeldiniz…
Evet, davranışların kalitesi duyguların dengesine bağlı. Peki duygular nasıl dengeye gelir?
YanıtlaSilİnsan, bencilliği bırakıpta karşı tarafı gözettiğinde işler değişmeye başlıyor, eski dönemin insanlarının uyguladığı bir yöntem iken günümüzde iş güzarlık olarak nitelendiriliyor halbuki gerçek hiç değişmiyor.
YanıtlaSilBu bahsettiğiniz iyi esnaflardan günümüzde çok az kaldı. Dolandırılmadan alışveriş yapsak o bile kafi oluyor artık bizim için :D
YanıtlaSilGüzel !muşteri almaya değil vermeye gelir.ya bire biri elde edersin Yada bire bin.seçimime göre sonuç! Allah hepimize her konuda her yolda her zamanda her mekanda doğru seçim yapmamiza yardemci olsun
YanıtlaSilGünümüzde pek az kalsada Bülent Bey gibi esnaflar denk gelipte girdiğimizde o dükkandan insanın çıkası gelmiyor...
YanıtlaSilTebessüm , temizlik ve işine verilen önemin müşteriye yansıması gerçekten çok güzel ve aynı zamanda müşteri yeni müşteriyi doğuruyor... Bülent Bey gibi esnafların sayısı artar umarım.
YanıtlaSilİnsan fayda vermeye başladığında mıknatıs gibi birilerini çekmeye başlıyor :)
SilÖnce sen dese ya insan.. nası kazanılır bi görse..
YanıtlaSilİnsan şikayet etmek istediğinde, bahane bulmak istediğinde her zaman bir bahane bulabiliyor. Suçu dış dünyadaki insanlara atmak işin en kolayı. Oysa olaylar genellikle farklı oluyor. Bu öyküdeki esnaf sürekli şikayet eden bir insan. Peki sürekli şikayet eden bir insan gerçek çözüme ulaşabilir mi?
YanıtlaSilCoook uzuuuuun olmuş...
YanıtlaSilTicarette en büyük sırrı deşifre etmişsiniz. :) Karşımızdaki kişiyi düşündüğümüzde bu rakibimizde olsa işler gerçekten bambaşka bir boyuta gidiyor. Bereketleniyor.
YanıtlaSilİlişkilerimizi doğru kalibre etmeliyiz
YanıtlaSilMesele ben demekte değil sen diyebilmekte…
YanıtlaSilİnsanın beklentisi kendinden olmadığında duyguları ile karar veriyor, peki zıttını nasıl yapacağız?
YanıtlaSilPeki insan karsisindaki kisiyi dusunur hale nasil gelir?
YanıtlaSilMüşteri ilişkilerinde asıl önemli olanın, müşterinin ihtiyaçlarını anlamak ve buna uygun bir yaklaşım sergilemektir.
YanıtlaSilİlişkilerde karşındakinin ihtiyacını giderince hep aranan kişi oluyorsun
YanıtlaSilHer işin her ticaretin bir stili vardır, gerçek bir stilin ve stratejin varsa sonuç illaki hayırlı olacaktır ..
YanıtlaSilYani insan başkaları düşünmekten nerdeyse vaz geçmiş oysa senin başkaların ihtiyacı sana senin ihtiyacın başkalara bağlı bir bilemedi insan
YanıtlaSilimkanlarımız yaşam kalitemizi, seçim kalitemizi artırmaz. anca doğru iletişim becerimiz bizlerin doğru ve konfrolu sonuçlar elde etmesini sağlar... elinize sağlık
YanıtlaSil