Ana içeriğe atla

‘BAŞARILI’ MUTSUZ

 

Akın, bileğindeki saate baktı. 15:43…

Yüzü ekşidi, hala bitirmesi gereken bir sürü evrak vardı masasının üzerinde. Altın kordonlu saatine tekrar baktı, akreple yelkovana odaklandı. Gözü hafifçe kordona kaydı. Saati güzeldi, kim görse “çok yakışmış, çok güzel diyeceğinden” emindi fakat kendisi tatmin değildi. Halbuki saat tatmin edebilecek kadar güzeldi ama kendisi rahat değildi. Ruhunu huzursuz eden şeyler vardı. Bu saat ona müşterileri tarafından hediye olarak alınmıştı.

Terfii almıştı ama bu terfisini çoğu arkadaşını bertaraf edecek manipülasyonlarla almıştı. Çok ev sattı ama çoğu meslektaşını da kaybetmişti. Kimse artık onunla ortak iş yapmak istemiyordu. Bazı arkadaşları ile ortak işe girmiş, karşılıklı işler paylaşılmış ama konu başarının paylaşılmasına gelince o verilmiş sözleri unutmuş ya da ihmal etmişti. 



Akın henüz onu iyi tanımamış birçok insana göre ‘başarılı’ idi. Satış sonrası aldığı komisyonlarla evi, yazlığı, arabası vardı. Yine de başarı bu ise Akın kendini başarılı görmemişti. Eve gittiğinde kafasında deli sorular, diz boyu huzursuzluklar vardı. Yastığı başına koyduğunda uyumak epey zaman almaya başlamıştı. Hedefine ulaşmak için başkalarını ezmek, o dönemde ona mantıklı gelmişti. Şimdi ise yalnız kaldığında içi içini yiyordu.

Doğru yapmadığını biliyordu. İçinde geçmişte yaptığı yanlışlardan dolayı pişmanlığı vardı. İstediklerine ulaşmıştı ama mutlu değildi. Yanlışların getirdiği çirkinliklerin acısını henüz hissetmiş, farkına varmıştı. Sahte başarısına ulaşınca zihninde şu yankılanıyordu: “Ben normalde bunları yapmazdım…”



İnsan bu hayatta başarılı olmak ister. Ama isteğindeki o aşırılık insanı hata yapmaya sürükler. Bazen arkadaşını ezer, bazen kısa yoldan gitmeye çalışır. Ve sonuca ulaştığında başarılı olsa da kaybettiği bir şey vardır, “mutluluk”. 

Bir konuda aşırı yükselen insanın yaptığı hatayı bu konuda kendisi de yapmıştı. Yine de bunun farkına varmış ve bir şeyleri düzeltmek istiyordu. Doğru kapıdan girmediği bu yolculukta ilerlemek istemiyordu, pişmandı. Tekrardan başa dönmenin getirdiği hissiyatı hayal etti birden. Tekrar sıfırdan başlasa çekeceği acının şu ana kadar yaşadığı acı kadar büyük olmayabileceğini fark etti. Çünkü işinde marifetleriydi ve yine kullanabilirdi. Ama doğru kapıdan girerek yeni insanlarla ve belki daha sonra eski kaybettiklerini tekrar kazanmaya çalışarak başlamak istemişti.

Gülümsedi, saati çıkardı. Masaya koydu. Sağ üst çekmeceyi açtı, çalışma masasında. Bir kâğıt ve kalem aldı sağ eline. Başladı, yazmaya.

‘’ Sayın yetkiliye,

Kısa ama dolu dolu geçen çalışma hayatımda bana sağladığınız imkân ve deneyimlerden dolayı teşekkür ederim. İşimden istifa etmek istiyorum. Gereğinin yapılmasını …’’

Kâğıdı aldı, çalışma odasından sakin bir şekilde çıktı. Koridorda ilerledi, hemen 10 metre ileride genel müdürün odası vardı. Kafasını kaldırdı, hiç duraksamadan kapıyı çaldı. İstifa edecekti ama hafif bir tebessüm vardı yüzünde.

Kapı kapandı. 

Kapanan her kapı kötü bir sonu temsil etmeyecekti elbet.  İnsan yanlış kapıdan her girdiğinde yanlış sonuçlarla karşılaşır. Doğru sonuçlar ile karşılaşmak için ise doğru kapıdan girmek gerekir.. İşte Akın’ın yaptığı da buydu. Yanlış kapıyı kapatıp yeni doğru kapı açmak…



Akın iyi bir seçim yaptı, geçmiş seçimlerinin sonuçlarından pişman oldu. Hem kendisinin hem başkalarının fayda göreceği yeni bir öykü için doğru ve güzel seçimler yapmak için yola çıkmaya hazırdı.

E malumunuz, pişmanlık acı verir ama iyi yönde samimi başlangıçlar da bunu gerektirir.


Yorumlar