Yağmur aniden bastırdı. Halbuki az önce başında durduğu mezar taşı güneş ışığında parlıyordu. Bastıran yağmur mat bir görüntü verdi taşın üstüne. Taşın üzerinden aşağı doğru akan su birikintisini izlemek ise o hüznünün arasında huzur vermişti Faruk’ a. Faruk beş yıl önce annesini ani bir kalp krizi ile kaybetmişti. Annesi Meliha Hanım huzur veren neşeli bir kadındı. Çevresine de bu duyguları geçirebilmeyi başarmıştı. Faruk babasını hiç görmedi. Meliha Hanım ona hem anne hem de baba olmuştu. Çocukluğunda ikiside çok zorluk çekmişti. Faruk’ un eğitim masraflarını karşılamak Meliha Hanım için hiç de kolay olmamıştı. Meliha Hanım gündüzleri çalıştığı gibi akşamlarıda yün makinesinin başına geçerdi. Birkaç parça ürünü bir hafta boyu gündüzünü gecesine katıp işleyerek, hafta sonu pazarda satıp geçimini sağlamaya çalışırdı. Hayat, bu yoğun temposunun karşılığında ona, kırklı yaşlarda iken, daha yaşlı bir kadının yüz ifadesini vermişti. Alnındaki kırışıklıklar ilk bakışta onu yaşlıymış gibi gösterirdi fakat tebessüm edip gülümsediğinde ise bambaşka bir çehreye bürünürdü. Gülümsemesi ile ortaya çıkan gamzeleri, onu başka bir insan yapardı. Tabi ki bu güler yüzü, samimi ve sıcak davranışları da onun, müşterileri tarafından daha çok sevilmesine yol açardı. Bu durum sabahları erkenden gittiği pazarları da bereketli hale getirirdi.
Meliha Hanım’ın en büyük problemlerinden biri yemeyi çok sevmesi ve az hareket etmesiydi. En hareketleri anları, yün makinesinin başında geçerdi. Çalışırken bile çayı tezgahından eksik olmaz ve çayınıda yanında birşeyler olmadan onu tek başına içemezdi. Faruk’un kafasındaki anne profili hep böyle kilolu olmuştu. Taa ki annesini artık hareketlerinde zorlanmaya başladığını, nefes darlığı çektiğini görünceye kadar. Annesi bazen belli etmemeye çalışsa da, elini kalbine götürür yüz ifadesinden acı çektiği çok rahat anlaşılırdı. Faruk endişelenir, annesini hastaneye götürmek ister ama Meliha Hanım kabul etmezdi. Faruk’ a yarım bir gülümseme ile bakar, “sadece ufak bir ağrı” derdi. Tek bir keyfim var onuda elimden almasınlar oğlum der ve tekrar tebessüm ederdi. Zararsızmış gibi görünsede aslında annesi de bir bağımlıydı ve ona göre küçücük olan bu hazzından vazgeçmek istemiyordu.
Bir gün annesini evde baygın buldu iş dönüşünde Faruk. Hemen ambulansı aradı. Evlerinin yakınlarındaki hastanenin acil servisine götürdüler. Durum ciddi idi. Kalp krizi geçirmişti. İşlemler yapıldı ve tedavisi düzenlendi fakat Meliha Hanım sabaha karşı yoğun bakımda tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamıştı. Doktor damarlarının çok tıkalı olduğunu ameliyata yetiştirmeye çalıştıklarını ama kalbinin dayanmadığını söylemişti. Faruk hayatında o günü unutmadı. Her yıl Eylül ayının son haftası işi gücü bırakır. O hafta annesinin mezarına gelir, onunla geçirdiği eski anılara dalardı. Hayatında bu kadar emeği olan birisinin hayatından çekip gitmesi için, biraz erken değil mi, diye hayıflandığı günlerdi.
Olan olmuştu. Aslında Meliha Hanım’ın kalp krizi geçirmeden önce ara ara hissettiği göğüs ağrıları ve çektiği bazı acılar onun daha sonra geçireceği kalp krizine bir işaretti. Hareketsiz bir yaşam tarzı, yeme konusundaki gündüz ve gece olan aşırılık, uyku kalitesinin zayıf olması aslında bu acı sürecin hazırlandıran gözle görülür işaretlerdi. Faruk hafızasında annesinden kalan bu olumsuz izleri unutmadı. En azından kendi sağlığı adına kalıtımsal olarak benzer sorunla karşılaşmamak için dikkatli olacağına dair karar almıştı. Gerekenleri de yapıyordu. Sadece o Eylül’ ün son haftası hariç!
Dolayısıyla ecelin önüne geçilmez fakat insanlar, yaşayış stilleriyle daha sağlıklı ve kaliteli bir hayat seçebilirler kendilerine. Hayatın birçok alanında bu durum böyle. Eşimle, çocuklarımla, arkadaşlarımla, patronumla veya başkalarıyla olan ilişkilerimde veya iş ve sosyal hayatımda, okulumda, ticaretimde… İşte insan bütün süreçlerinde bu işaretleri okuyabildiği oranda öngörü sahibi olabiliyor. Ona göre olay gerçekleşmeden öncesinde tedbir alabiliyor ve böylece iflas etmekten, boşanmaktan, kavga etmekten ve benzer birçok olumsuz sonuçtan kendini ve çevresini koruyabiliyor.
Evet çok küçük bir işaret ama görmesini bilene ne kadar çok bir nasihat.. Umarım işaretlerden nasihat çıkaranlardan oluruz.
YanıtlaSilAslında ben anlamıştım. Deriz.
YanıtlaSilNe zaman.
İş işten geçtikten sonra.
Keşke
İnsan, konforuna eriştiğine ikna olduğunda artık düşünmeyi bırakıyor. “Ufak bir ağrı, aman geçer gider, n’olacak canım?..” dediğimiz o kadar çok şey var ki.. ardından gelecek zararı hiç düşünmediğimiz..
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş iz ve işaret bu kadar güzel anlatılamazdi insanlar işaretleri okumaya başladığımda keyifli bir hayat sürüyor.
YanıtlaSilİşaret okuyabilmek için de tabi sevep sonuç ilişkisi kurabilmek yani hangi sonuçları hangi sebepleri oluşturacağını bilmek gerekir bu da aslında soyut olan bazı yasalar olduğunu gösteriyor
YanıtlaSilİşaret okuyabilmek için tabi bu hayatta bazı değilmez sebep sonuç ilişkilerinin olduğunu bilmek gerekir, basit ve anlaşılır bir örnek, çok yiyip az hareket edersek kilo alırız gibi
YanıtlaSilHerseyin ama herseyin aşırısı zarar oluyor . Çok yapmakta . Az yapmakta. Yemek yemek insanoğlu için gerekli ama aşırısı kalp krizine kadar götürüyor. Özellikle alkol , sigara , uyusturucu gibi bağımlılıkları olmayan 50 li 60li yaşlarında anneler ev işleri altin günleri derken yemek yeme ile ilgili aşırılık olabiliyor. Sonra hareketsiz yaşam onlarda kas kaybına neden olabiliyor ve 10 larcs ilaç kullanarak dahada süreçleri kötüleşiyor.
YanıtlaSilMalesef bazen işaretleri anlamadığımız için olayları yaşayarak anlıyoruz. İşaretleri daha iyi anlamak için acaba neler yapabiliriz?
YanıtlaSilİşaretleri okumak hayatımıza büyük konfor sağlar. Bunu da ancak gerçek bir ilim ile yapabiliriz.
YanıtlaSilBazen gözümüze çok küçük gelen belirtiler, aslında önemli bir işaret olabilir. Peki bu işaretleri nasıl okuyabiliriz?
YanıtlaSilSadece işaretleri anlamak yetmiyor hayata geçirmek gerekiyor
YanıtlaSilBazen hayatın telaşı içerisinde bazı işaretleri göremiyoruz geçer diye geçiştiriyoruz bir müddet sonra o küçümsedeğimiz o ufak belirtiler bizden bir çok şeyi götürebiliyor
YanıtlaSilKendi hayatımızdan o kadar çok konu ile ilişkilendirebilirki, harika bir yazı. Hayatın bize verdiği tüm sinyalleri görmemiz gerekiyor. Sessiz, çok zayıf işaretler, ilk anda farkedilince nelerin değişebileceğini tahmin bile edemeyiz..
YanıtlaSilErteleyip görmezden gelince problemi çözmek yerine halının altına süpürünce asıl büyük yanlışı kendimize yapıyoruz. Keşke demeden önce hayatın bize verdiği işaretlere doğru yaklaşabilsek…
YanıtlaSilİnsan işaretleri gördüğü de gerçekte hattına ön görü sahibi oluyor ama bu işaretleri görmememize sebep olan şey nedir?
YanıtlaSilSadece ufacık bir ağrı gibi hayatımızda sadece diye başlayan bu gibi şeylere yeniden bi bakmak gerekiyor sanırım ...
YanıtlaSilÖyle zamanlar oluyor ki hayatın akışına kendimizi kaptırıp ne işaretleri görmezden geliyoruz. Çok kaptırıyoruz kendimizi bu dünya hayatına. Duygularımızı kontrol edemiyoruz , isteklerimizi kontrol edemiyoruz. Oysaki biz buraya bunun için gelmemiştik. Hayatının kalite olması için görmek lazım , gördüğünü anlamak lazım. Umarım iş işten geçmeden bu şekilde bir yaşam stili kurabiliriz.
YanıtlaSilYaşadığımız her olay öncesinde işaret veriyorsa, yaşadığımız her detaya dikkat kesilmemiz gerekir. Hiç bir şey boşuna değilmiş demek.
YanıtlaSilDönüp dolaşıp geldiğimiz yer aynı sanki. Farkındalık ve tabiiki onun içinde devamlı açık bir bilinç
YanıtlaSilDolayısıyla ecelin önüne geçilmez fakat insanlar, yaşayış stilleriyle daha sağlıklı ve kaliteli bir hayat seçebilirler kendilerine. Evet çok haklı yazmış lakin günümüz şartların da insanların sürekli farklı olan meşguliyetleri kendilerine zaman ayırmalarının önünde ki en büyük engel.. Mallesef :(
YanıtlaSilCep telefonumuzun şarjı biterken uyarı vermesi gibi, vücudumuzda ters giden bir şeyler olduğunda uyarı veriyor. Ama sağlığımıza o cep telefonu kadar önem vermiyoruz. O telefonun kamerasının özelliği ile ilgilenmekten, işlemcisinin hızıyla ilgilenmekten kendimizi unutuyoruz. Güzel bir yazı, sağlıkla kalın.
YanıtlaSilVay ki dikkat etseydim.. geçen bi ömrün en akılda kalası başlığı malasef :(
YanıtlaSilHayat bizden yana aslında ama biz kendimizsen yana deyiliz oysaki bu gözler bu kulaklar neden var insan neden görmez yada görmezlikten gelir
YanıtlaSilHayat bu öyküdeki gibi gözümüzün önüne getiriyor olabilecek ihtimalleri ama biz farklı gündemlerle en dikkat etmemiz gerekeni göz ardı ediyoruz. Vücudumuzun verdiği önemli uyarıları görebilir hale geliriz inşallah
YanıtlaSilteşekkürler
YanıtlaSilYaptığımız iş ne olursa olsun onu severek yapmak önemli, yaptığı içi seven insanları uzaktan 10 dk izleyerek hemen anlayabilirsiniz, hareketleri, tebessümleri, sabırlı davranışları ve konuşmaları ile anlarsınız
YanıtlaSilBu yazıyı okuyunca özellikle son kısmında bir sözü hatırladım: "Bu hayatta hepimiz öleceğiz, bu sadece zaman meselesi. Ama nasıl öleceğimizi seçebiliriz."
YanıtlaSil