Kapıldığı her yalnızlık duygusunda olduğu gibi parmakları yine klavyenin üzerinde dolaşmaya başlamıştı. Yüzleşmenin olmadığı, gözün görüp kulağın duymadığı, tonlamanın, mimiklerin, jestlerin bulunmadığı o soğuk koridorlarda koşarcasına ilerliyordu yine sosyal medya hesabında. Dolayısıyla duyguların da kelimeler ve emojilerle ifade edildiği bu flu, dumanlı alan, avantajlı gibi görünse de büyük dezavantajları da beraberinde taşıyordu.
Derya otuz yaşını geçmişti. Çevresindeki arkadaşlarının çoğunun birer birer evlenmiş olması ve süre baskısı yalnızlık duygusunu daha da tetiklemişti. İşte bu duygularla her zamanki gibi dolaşmaya başladığı o uçsuz bucaksız sosyal medya sokaklarda, kendini maskeli baloya giden bir genç kız gibi hissediyordu Derya. Bu sefer karşısına çıkan o gizemli maskeli genç ise daha önce karşılaştığı onlarcasından çok farklıydı. O kadar uğraşmasına rağmen maskesini bir türlü indirememişti bu gencin. Çok maharetliydi, kelimelerle dans ediyordu sanki. Gizemli prens diye aklından geçiverdi istemsiz bir şekilde o satırları okurken Derya. Yine tebessüm ettiğinin farkına vardı son cümlelerini gözleriyle içerken maskeli prensinin. Bir haftanın ardından artık Derya’yı da heyecanlandıran, kalbini pır pır attıran ve kelimelerinin içini ısıttığı fakat sesini duymadığı, yüzünü görmediği bir prensi vardı. Her akşam eve koşarcasına gidiyordu. Yarıda bıraktığı, bitmesini hiç istemediği bir kitabı okurcasına okuyordu prensinin satırlarını. Bir anda nasıl olduysa “maske” dedi Derya ve zaman durdu o an. Masanın üzerindeki bir bardak suyu yudumlarken “ismi” dedi kendi kendine. Peşi sıra sorular uçuşmaya başlamıştı zihninde. Neredeyse iki hafta olmuştu ve daha ismini bile bilmiyordu maskeli prensin. Ortam o kadar dumanlıydı ki işaretleri okumakta çok zorlanıyordu Derya. O, kendi maskesini çoktan indirmiş, duygusal açlığı onun kalkanını düşürmüştü.
Birden bulunmaması gereken bir yerde olduğunu hissetti Derya ve irkildi. Bu sokaklar çok girift, karanlık ve dumanlıydı. Belirsizlik her alana hakimdi ve duygusal açlığın etkisiyle yaptığı hamlelerin, onu hızla yanlış bir sürece doğru sürüklediğini fark etti. Yavaş yavaş bilinci duruma hakim olmaya başlamıştı. Babası ve o meşhur cümlesi aklına geldi kelime kelime. “Kurt”, “Pusu” ve “Hava” diye mırıldandı bu sefer huzur veren bir tebessümle. İşaretler bu kez belirsizliklerle gelmişti ve şükürler olsun ki çok geç de olmadan anlayabilmişti Derya.
Zamanın en tehlikeli alanlarından biri olan sosyal medya canavarı, az kalsın ağına düşürüyordu Derya’yı da. Durumu belli bir süre daha bilinçli ve dolayısıyla temkinli bir şekilde yürütmeye karar verdi. Çünkü duygularına da söz geçiremiyordu. Onun yazdıklarına karşı ilgisiz de kalmak istemiyordu. Ne zor bir durum diye geçirdi içinden.
Bu şekilde geçen bir iki ayın ardından arkadaşı Meryem bu gizemli ilişkiyi sordu kendisine. “Nasıl gidiyor, mutlu musun?”. Derya bir an duraksadı ve “Bazen garip geliyor.” diye itiraf etti. “Mesajlarıma geç cevap veriyor, bazen ortadan kayboluyor. Ama çok meşgul olabilir diye düşünüyorum. Belki de çok fazla düşünüyorum.”
Arkadaşı ona dikkatle baktı ve sordu; “Hiç düşündün mü, bu davranışlar sana ne anlatıyor olabilir? Gerçekte olanı mı görüyorsun, yoksa görmek istediğini mi görüyorsun?” Bu soru, Derya’yı derinden etkiledi. İçinde bulunduğu durumu yeniden değerlendirmeye başladı. O ana kadar göz ardı ettiği birçok işaret vardı. Aslında her şey oradaydı fakat yalnızlığının verdiği duygu yoğunluğu onu gerçekleri göremez hale getirmişti.
Hayatta hiçbir şey bir anda olmaz. İnsan seçimler yaparken sadece bir şeyi seçtiğini düşünür. Oysa her seçim beraberinde pek çok durumu, ilişkili olayları ve insanları da getirir. Tıpkı Derya’nın bir ilişkiye adım atarken aslında o kişiyle ilgili tüm olumlu ve olumsuz dinamikleri seçmesi gibi. Duygusal açlıklar, insanın bu işaretlere karşı duyarsız kalmasına neden olabilir. Gerçekleri çarpıtarak görmek ya da görmek istememek, insanın seçimlerini ve sonrasında yaşadıklarını etkiler.
Yani hiçbir şey bir anda başımıza gelmez. İnsan bir şey olmadan önce o şeyin olacağının işaretlerini alır. Ancak duyguları çok yoğun olduğunda bu işaretleri fark edemez. Derya’nın durumu da buna tipik bir örnekti. Uzun süredir ilişki açlığı yaşayan biri, karşı tarafın sergilediği olumsuz davranışları göz ardı edebilir. Çünkü zihin arzuladığı şeyin eksikliğini gidermeye o kadar odaklanmıştır ki, gerçekte ne olup bittiğini göremez. Oysa her olay, olacak olanın habercisi, olmuş olanın da bir izi olarak karşımıza çıkar. Bir olayın gelişimini önceden görmek, onu dikkatle gözlemleyip işaretleri doğru okumakla mümkündür. Ama insan duygusal bir boşluğun içinde olduğunda bu işaretleri okuyamaz hale gelir.
Kararlarımızda duygularimızı kontrol altina almaliyiz demissiniz ama İnsan illa ki yeri geliyor çok sinirlenebiliyor ya da çok sevinebiliyor. Hepimizin başına gelmiştir muhakkak. O zaman nasıl davranmak gerekiyor
YanıtlaSilAslında hayat hep bizden yana.. sadece isteklerimiz bir alanda yoğunlaştığında hayayla ilişkimiz zayıflıyor.. ve olayların aslını göremiyoruz..
YanıtlaSilGünümüzde sosyal medya insanların sahte iletişime geçtikleri yer. Sosyal dediğimiz yer aslında anti sosyal kişiler meydana getiriyor. Gerçek ilişkiler ise zamanla yok olmakta.
YanıtlaSilSosyal medyada ne kadar çok sosyal ise, gerçek hayatta bir o kadar asosyal insanların her geçen gün artması, gelecekte çok büyük problemlerin işareti.
Silİnsan görmek istediğine odaklanıyor ne zaman görmek istemediklerinede odaklanırsa işte o zaman gerçeklerle yüzleşecek
YanıtlaSilDuyuyor aktif leşice gerçek biraz puslu oluyor tabi ama bilinçli olarak düşünce gerçek çok açık ortada
YanıtlaSilinsan neye inanıyorsa gerçeği o oluyor..
YanıtlaSilİnsan bu tarz başlatılan ilişkiden hayır görmemesine rağmen yine aynı şeyi yapıyor. Peki neden?
YanıtlaSilNeyi çok istiyorsa orda yoğunlaşıyor insan ve duygularını yönetemez hale geliyor. Her an bilincimizi açık tutmak bizi koruyan bi kalkan oluyor.
YanıtlaSilisaretler ne kadar önemli hayatımızda, kaleminize saglik ;)
YanıtlaSilSahtenin gerçek ile gizlendiği dünya internet dünyası.İnternette her gördüğüne, her duyduğuna her hissettiğine inanmamak lazım.
YanıtlaSilRahmetli Prof. Oktay Sinanoğlu, bir programda hayattaki her şey kimyadır demisti. Sonrasında zaman zaman düşündüğümde, zihnin kimyası ile ilgili süreçler epistemoloji boyutundan merkeze doğru idirgendiğinde en nihayetinde beyne, onu oluşturan 100 milyar nörona ve aralarındaki trilyonlarca etkileşime ulaştığını görüyoruz. Yani duygu, akıl gibi kavramlar aslında muazzam bir hızla beyin makinesinde tekrar tekrar kimyasal bir sürece mi evriliyor acaba. Bilemedim? Soyut tekrar somuta mı dönüyor?
YanıtlaSilSosyal medya tuzak kurmak için çok elverişli bir ortam. Ne yazık ki insanlar bu tuzağa kolaylıkla düşer hale geldiler.
YanıtlaSilDuygular yoğunlaştığında genellikle anlık yaptığımız davranışlarda pişman oluyoruz. Bizi heyecanlandıran ne varsa o an demek ki karar almamalıyız. İçimizden gelen ve ulaşmak istediğimiz açlıklarımızı nasıl doğru şekilde giderebiliriz?
YanıtlaSilİnsan duygusal bir canlı yediğimiz goller duygularımızla ilişkili bunu anladım taş kalpli olalım hep beraber
YanıtlaSilİnsan çok istediği yerlerden gol yiyor o yüzden o kısımlarda ayrıca dikkat davrabmalıyız yoksa balık o yemi yemek istemese oltaya takılmaz zaten
YanıtlaSilHayatınızda derin ve olumsuz İZLER olmasını istemiyorsanız, hayatın size sunduğu, bazen de gözünüzün içine sokmaya çalıştığı İŞARETLERİ görmeye çalışın. Fırsatların; aslında fırsat olmadığının bilincinde olmamız dileğiye…
YanıtlaSilBelirsiz durumlarda insan ne yapması gerektiğini göremiyor. Bu da bir işaret aslında. Sosyal medyadaki İlişkilerde çok fazla belirsizlik var. Sanal alemde var olan, gerçek hayatta var olabilir mi?
YanıtlaSilİrdelemeden girilen süreçlerde elindeki verileri değerlendirmeden bir anda acele ile sonuca gitmek istiyor insanoğlu, ona bu hızı veren ise isteklerinin aşırılığının getirdiği duyguların yoğunluğu ve onun verdiği anlık hazlar oluyor.
YanıtlaSilGerçekten hayatta hiç bir şey birden bire olmuyor. Ben geliyorum diyor işaret gönderiyor ama insan okumak istemiyor işte.
YanıtlaSilHem öykünün sonunu , hemde insanın duygusal boşluktayken işaretleri nasıl okuyacağını çok merak ettik...
YanıtlaSilMakalelerinizdeki görseller çok hoş seçilmiş nereden buluyorsunuz acaba? :) bide birbirini tamamlayan görseller elinize sağlık
YanıtlaSilaman derya dikkat
YanıtlaSilSosyal medya insanı asosyal bir duruma getirir, dikkat edelim mutlaka, gerçek paylaşımlar gerçek birlikteliklere dönelim ...
YanıtlaSilİnsanın işaretleri görmesini engelleyen en büyük şey aslında duygu yoğunluğu. Duyuların aktif olduğu yerde insan kendisine gösteren işaretleri göremiyor veya görmek istemiyor
YanıtlaSilDuygular aktif olunca bilinç kazandığından bazen bizi bekleyen büyük tehlikeleri farkedemeyebiliyoruz. Elinize sağlık. Güzel bir yazı olmuş...
YanıtlaSilDuygu aktifken, bilinç kapalı! Öyleyse kişi, kör, sağır karşısındakine! Bir de sahte bir ortam( sosyal medya)!
YanıtlaSilBabası haklı; kurt; sisli hava; pusu!
Aman ha dikkat; kırmızı başlıklı kız uyan ve uzak dur oralardan!
Güzel yazı olmuş, bilinç açıldı, teşekkürler 🌻
Hep dikkat etmemiz gereken bir konu aslında, tuzağa düşmek. Peki tuzağa nasıl düşmeyiz? Tuzağın ilmini bilerek. Tuzağa düşen kişi kendini avlanan zanneder :) Bir şey aha tam fırsat, tam aradığım, istediğim ise, orada dikkatli olmak gerekiyor.
YanıtlaSilİlginç bir bakış açısı. Süre baskısı demişiniz mesela o ne demek
YanıtlaSil