AKTİF HAYATIN SESSİZ HİSLERİ
Sonbahar ayının son pazar sabahında, Elif her zamanki gibi kahvesini alıp parka gitmişti. Ağaçların yaprakları sararmış, rüzgar hafifçe esiyordu. Elif’in aklında dün sonlanmış olan Mert’le yaşadığı ilişki vardı. Mert hiç beklediği gibi biri çıkmamıştı ve bundan kaynaklı da tüm gece ağlamıştı. Oysa herşey ne kadar da güzel başlamıştı. Ama şimdi ince bir sis perdesi arkasından bakıyordu o günlere. "Acaba baştan beri yanlış bir şeyler mi vardı?" diye düşündü.
Henüz birlikte oldukları ilk ayda Mert kendisine gelen telefon aramalarını saklamaya başlamıştı. Sürekli gizlice birileriyle uzaktan gülerek konuşuyor ve nedense kimdi diye sorulduğunda hep işle ilgili diye geçiştiriyordu. Arabasındaki saç tokaları ve saç telleri ise zaten kendisine göre annesinindi. Ama sorun şuradaydı, annesi saçlarını bir süredir boyatmamıştı ve arabadaki saç ise hiç de annesininki gibi beyaz değildi. Tabi Elif’in bunlar aklına bile gelmemişti. Çünkü o sırada zihnini meşgul eden başka bir şey vardı: Yalnızlık…
Çok uzun zamandır birine bu kadar yakınlık hissetmemişti. İçindeki boşluğu doldurmak öyle öncelikli bir hale gelmişti ki tüm bu küçük işaretler gözünün önünde silinip gitmişti.
Elif’in aklında bir soru belirdi: "Neden göremedim?" Kafasını sallayarak, hafifçe gülümsedi. Çünkü görmek istememişti. Çünkü ona sunulan işaretler, aslında bir uyandırma çağrısıydı ama o, bu çağrıyı duymamıştı.
Ve daha sonrasında da Mert’in kendisini aldattığını öğrenmişti. Peki kendisi neden daha önce yapılan bu yanlışı fark edip ona göre hareket etmemişti? Neden Mert hakkında verilen işaretleri okuyamamıştı? Bunlar Elif’in aklında dönüp dolaşan bazı sorulardı.
O sırada uzaktan gelen komşusu Selin’in sesini duydu. Elif’e doğru yürüyordu her zamanki neşesiyle. "Elif! Nasılsın? Seni biraz dalgın gördüm kız neyin var?” Elif, Selin’e derin bir nefesle yanıt verdi. "Düşünüyorum da Selin, bazen biz gerçekten işaretleri göremiyoruz ya da görmek istemiyoruz. Sence neden?" Selin hafifçe gülümsedi. "Çünkü içimizdeki istekler, o işaretleri örtebiliyor.
''Biliyor musun? Geçen hafta iş yerinde bir şey yaşadım. Müdürümüz eleman açığından yakınıyordu, hemen yeni biriyle anlaştı. Ama hepimiz o kişinin uygun olmadığını baştan beri biliyorduk. Adam o kadar aceleyle karar verdi ki karşısındaki kişinin uyumsuz tavırlarını, yanlış seçim olduğunu göz ardı etti." Elif başını salladı. "Demek sadece ilişkilerde değil, iş dünyasında da aynı şeyler oluyor. Müdürünüz de mi işaretleri göremedi?"
Selin bir süre durup düşündü. "Göremedi mi, yoksa görmek mi istemedi? O, eleman açığını bir an önce kapatma derdindeydi. O kadar acelesi vardı ki, işaretler açıkça ortada olmasına rağmen üzerine gitmedi.”
Elif, müdürün yaptığı hatayı kendi yaşadığı ilişkiyle kıyasladı. İkisi de bir boşluğu doldurmaya çalışırken, karşılarına çıkan işaretleri göz ardı etmişlerdi. Ama aslında bu işaretler, geleceğin küçük habercileriydi.
Hayatta her şey ama her şey olmadan önce işaret verir.
Hayatın içinde sık sık karşılaştığımız işaretler, bize geleceğin ipuçlarını verir. Ancak çoğu zaman korkularımız veya kaybetme endişemiz bu işaretleri göz ardı etmemize neden olur.
İnsanın duyguları aktifleştiğinde bilinci kapanır ve olaylardaki kendisine verilen işaretleri göremez.
Tıpkı bir pusula gibi, bu işaretler yön gösterir. Fakat o pusulanın ibresi bozulursa, rotamız da şaşar. Bu yüzden önce isteklerimizi ve korkularımızı bir kontrol edebilelim ki dış dünyadan gelen uyarıları doğru algılayabilelim. Peki insan isteklerini nasıl kontrol edebilir ve bu işaretleri nasıl doğru algılayabilir?
O sırada parkta esen rüzgarın sesi bir an durdu. Elif sessizliği dinlerken kendi içindeki sessiz işaretleri fark etmeye çalıştı. Geçmişin, hayatında bıraktığı izler ve gelecekte kendisine sunulacak işaretler üzerine düşünmeye başladı. Selin ise gülümseyerek ekledi: "Biliyor musun? Başarılı yöneticilerin en büyük sırlarından biri bu işaretleri zamanında fark edebilmek. Eleman açığı yaşayan müdür, tüm uyarılara rağmen yanlış kararı aldı. Ama bu işaretleri doğru okuyan bir başka yönetici tam tersine işlerin gidişatını olumlu yönde değiştirebilir. Örneğin, bizim şirketin CEO’su her zaman işaretleri okumada ustadır. Karşısındaki kişinin sadece ne söylediğine değil, nasıl davrandığına, vücut diline, gözlerine bakar. Bu sayede birçok fırsatı rakiplerinden önce görebilir."
Elif başını sallayarak derin bir nefes aldı. "Sanırım asıl mesele, duygularımızı kontrol edebilmek. Hayatta bize ilişkilerimizde, iş hayatımızda ve hatta hayatın her yerinde sürekli ipuçları veriliyor. İşaretleri okumak ise neye ihtiyacımız olduğunu bilmekle başlıyor. İsteklerimiz uğruna, gördüğümüz işaretleri yok saymamalıyız.”
Hayatın sunduğu işaretler, bize zamanında gelir. Ancak onları fark etmek ve doğru yorumlamak, kendi isteklerimizle yüzleşebilmemizle mümkündür. Hiçbir şey bir anda başımıza gelmez, her şeyin öncesinde bize sunulan sessiz bir uyarı vardır. Bu uyarıları ne kadar erken fark edersek, hayatımızda o kadar bilinçli ve dengeli adımlar atabiliriz.
Elinize sağlık, güzel bir yazı. Olumsuza doğru gidişi gösteren işaretler. Bir ilişkide iki kişi arasında soğukluk varsa ve üstüne bir de işaretler eklendiyse acaba bu ilişkinin böyle olacağı baştan belli miydi?
YanıtlaSilHayatta yaşadığımız her olay küçükte olsa bize bir işaret veriyor gerçekten ama bazen insan ilişkinin ona yaşattığı güzelliklerden bu olumsuz işaretleri görmek istemiyor maalesef. Güzel bir yazı teşekkürler...
YanıtlaSilEvet insan olay başına geldikten sonra işareti gördüğü gibi, başına gelmeden önce işareti görebilmesi ne kadara konforlu değil mi....
YanıtlaSilHayatının tüm alanını etkiliyor.,.
İşini ilişkilerini başarılı ya da başarılı olmamızı sağlayan şey o..
İnsan işaretleri görmüyor değil de görmek istemiyor sanırım :/;/
YanıtlaSilHayatta girilen hangi iş olursa olsun mutlaka başında veren işaretleri iyi okumak gerekir. Yoksa uzun vadede zarar görmeden bu öyküden çıkabilmek mümkün değil. Tabiki bu işaretleri okumakta yine bir hakediş meselesi.
YanıtlaSilİnsan duygularını ve isteklerini kontrol edebilirse o zaman işaretleri daha iyi okur hale gelir.
YanıtlaSil