FARKLILIKLARIMIZ ŞİFAMIZ
Faruk Bey her sabah olduğu gibi erkenden iş yerine gelmişti. Ustaları telaşlı görünce
“Hayırdır Şerif usta?” dedi.
“Büyük fırının termostatı yine arızalanmış patron, ekmekler yanmış.” Faruk Bey canı sıkkın bir şekilde odasına geçti. Kendi kendine düşünmeye başladı: “O kadar para verdik, son teknoloji fırınlar aldık; bir Ramiz Usta’nın burnu etmiyor.” diye içinden mırıldandı. Yanında çıraklık yaptığı ustasını hatırlayınca biraz gülümsedi. Çıraklığa başladığı zamanları hatırladı.
Faruk, babasını küçük yaşta kaybetmişti. Dedesi ve babaannesi, oğullarının yadigârı olan Faruk’u gözleri gibi bakıp şımartmışlardı. Ancak bu durumun sıkıntısını en çok annesi çekmişti. Faruk, meraklı ve hareketli bir çocuktu. Annesi sürekli onun peşinden koşturuyor, adeta nefes alamıyordu. Sonunda, komşunun bahçesindeki erik ağacından düştüğü o gün, annesi çaresizlik içinde ne yapacağını düşünürken komşulardan biri:
- Senin bu çocuğu bizim fırıncı Ramiz’e çırak ver. Belki onun sakinliği bulaşır da biraz rahat edersin” dedi.
Ramiz Usta, mahallenin ekmek fırıncısıydı. Onun ekmeklerini herkes beğenirdi. Ağırbaşlı, sakin, az konuşan ve detaylara çok önem veren biriydi. Ayşe Hanım, bu öneriyi kabul etti ve Faruk’u elinden tutup ustasının yanına götürdü.
Ramiz Usta, Faruk’a uzun uzun baktı, annesinin söylediklerini dinledi ve tek kelime etmeden koltuğundan kalktı. Çocuğun yanına gelip önce kollarını, sonra sırtını şöyle bir yokladı.
“Olur” dedi. “Bundan olur.”.
Faruk korkudan başını kaldırıp ustasına bir kere ancak bakabildi ama yerdeki fayansların deseni hâlâ gözünün önündeydi. Ustasının verdiği ilk iş “Hadi bakalım, dükkânı süpür” olmuştu. Faruk birkaç dakika sonra:
“Usta, süpürdüm!” diye geldi. Usta, şöyle bir baktı, bir iç çekti ve:
“Olmamış. Bir daha süpür.” dedi. Faruk sinirlenip bağırdı: “Usta, süpürdüm dedim ya!” Usta, “Öyle mi? Ver bakalım süpürgeyi,” dedi ve başladı süpürmeye. Faruk’a göre bu işlem saatler sürmüştü ama sonunda bir baktı ki dükkândan çıkan toz, onun süpürdüğünden beş kat fazlaydı. Ramiz Usta, tozlara baktı ve:
“Acelemiz yok, işimiz düzgün olsun.” dedi.
Bu cümle, ustasının adeta bir sloganıydı. “Acele etme, işini düzgün yap.” Ramiz Usta, her şeyi yavaş ama detaylı yapar, asla acele etmezdi. Faruk, ustasını izlerken bile sıkılırdı. “Bir insan neden bu kadar yavaş ve detaycı olur ki?” diye düşünürdü. Yıllar geçti. Faruk, sonunda fırında ekmek pişirmeye başladı. Ancak ekmeklerin kızarıp kızarmadığını anlamak için sürekli fırının kapağını açardı. Ustası buna hep kızardı:
“Fırının kapağını açma! Isıyı dışarı kaçırıyorsun.”
Faruk ise, açmadan nasıl anlayacağını bilemezdi. Oysa ustası, kapağı hiç açmadan ekmeklerin tam kıvamında piştiğini bilirdi. Faruk bunu bir türlü anlayamazdı. Bir gün ustasına sordu:
“Usta, nasıl anlıyorsun?” Ramiz Usta, sakin bir şekilde cevap verdi: “Burnun yok mu? Koklasana.” Faruk da ekmekleri kokladı ama ustası kadar emin olamıyordu. Ustasını taklit etmeye çalışırken çok ekmek yakmıştı. Şimdi ise Faruk’un kendi unlu mamüller markası ve modern fırınları vardı. Ama hâlâ bazen ekmekler yanıyordu. “O kadar teknolojiyi burun farkıyla geçtin be Ramiz Ustam” diye içinden mırıldanarak tebessüm etti. Faruk, ustasının öğrettiklerini benimseyerek sabırla çalışmayı ve detaylara dikkat etmeyi öğrenmişti. Bu sayede bugün büyük bir markaya sahipti. Eğer ustasının farklı yöntemlerini reddetseydi, büyük ihtimalle aceleci ve dağınık bir şekilde çalışmaya devam eder, başarısızlıklarla dolu bir hayat sürerdi; bugün olduğu kişi olamazdı. Çünkü hayat, farklılıklarımızla bir bütün hâline gelir. Başkalarının bizden farklı bakış açılarını ve yöntemlerini reddetmek, hayattaki şifalarımızı görmezden gelmek anlamına gelir. Faruk, ustasına bir hayır duası etti ve ardından şöyle düşündü: “Şifam, ustamın sabrında ve farklı bakış açısındaydı.”
Hayatta insanlar farklı farklı yaratılmıştır. Aynı şeye bakar, ama farklı görür ve hissederiz. Farklılıklarımızı kabul ettiğimizde hem kendimizi hem çevremizi daha iyi anlarız. Bu farklılıklar bizi dengeye getirir ve hayatta daha güçlü yapar. Farklılıklarımız, aslında bizi biz yapan özelliklerimiz ve bizim şifamızdır. Hayatımızdaki bu şifaları görüp onların kıymetini bilmek gerekir.
Farklılıkları kabul etmek ve başkalarından öğrenmeye açık olmak, insanın gelişmesine ve daha büyük başarılara ulaşmasına olanak tanır. Eğer Faruk ustasının yöntemlerini reddetseydi, büyük ihtimalle aynı başarıya ulaşamazdı.
YanıtlaSilBakmakla bakmak arasında fark var kimisi iyi dinler, kimisi iyi gözlem yapar, kimisi de iyi hisseder tatları kokuları iyi anlar. Peki bunların hangisini kullanan iyidir derseniz bu üç özelliğide dengede kullananlar iyidir.
YanıtlaSilFarkı fark etmek ve bu farklılıkların aslında şifa olduğunu anlamak adına çok güzel bir yazı olmuş 👍
YanıtlaSilİnsanların farklılıklarını görebilmek lazım.
YanıtlaSilİnsan ustasını seçerken bunları bilerek seçse ne kadar rahat eder. Bir yere varmanın maliyeti en düşük yolu iyi bir ustanın yanında çırak olmaktan geçiyor.
YanıtlaSilGerçekten farklı farklıyız ve eksik tarafımız da bizden farklı olan da yani işin özünde bir amaç doğrultusunda biz de farklılaşmalıyız
YanıtlaSilİnsanın en kötü özeliiklerinden biriside aceleci olmasıdır. Ve hayattaki bir çok probleminde kaynağıdır. Bunun ilacı ise sabırlı olmaktır. Bizler modelleyerek öğreniriz. Çevremizde bizi dengeleyen birilerini bulmak ve onlardan öğrenmek en etkili yoldur.
YanıtlaSilHızlı hemen birşeyleri yapmak isterken çok hata yapıyoruz bu hayatta. Bizler birşeyi öğrenirken bile hızla olsun istiyoruz. Ekmek nasıl zaman içinde pişiyor hemen olmuyorsa bu hayatta da biz ne öğreniyorsak bir zamana ihtiyacımız var. Önemli olan hemen ulaşmak değil doğru şekilde doğru zamanda ulaşmakta
YanıtlaSilRamiz ustalara ihtiyaç var...
YanıtlaSilKoluna bacağına bakıp bundan olur demesi güzeldi..,😊
İnsan amacını bildiğinde yaptığı işler güzelleşiyor.
YanıtlaSilAslında bizden farklı olanlar bizim cezamız değil şifamızdır
YanıtlaSilTeknoloji insan hayatına birçok kolaylık getirdi ancak insanın düşüne bilmesini daraltı kolay geldi tıpkı doktorlar gibi eskiden muayene ederdiler simde hemen tahlil gibi
YanıtlaSilFarklılıklarımız bize verilen en büyük stratejik unsurlardandır. İnsan sadece yaradılış özellikleri ile büyük başarılara imza atamıyor. Kendinde olmayan olumlu bir farklılığı kendine katınca durum çok farklı oluyor.
YanıtlaSilBize benzemeyeni biz pek sevmeyiz ama aslında şifamızın orada olduğunu bir bilsek çok şey değişecek.
YanıtlaSilKarşındaki insanin penceresinden bakmak çok kiymetli
YanıtlaSilİnsanoğlu genelde kendine benzeyenlerle birlikte olmak istiyor ama ona benzemeyenle dengeye geliyor güzel bir yazı olmuş teşekkür ederiz.
YanıtlaSilİnsanın hep uzak durduğu ama en temel ihtiyacı aslında..
YanıtlaSilİnsan hayatında kendini farklı bir yere koymayı sever ama mesele farklı olmak değil, farkı fark etmekmiş.
YanıtlaSilBize farklı gelen yöntem aslında bizim ihtiyacımız olabilir. Bunu çoğu zaman düşünmeyiz.
YanıtlaSilAnladım ki ; bir farklılık sezdiğimizde ondan göz çekmek, reddetmek yerine oradaki şifamızı bulmak gerekiyormuş...kaleminize sağlık... :)
YanıtlaSil